29 Nisan 2008 Salı

"O Bakan"ın şantajı

Milliyet Ankara temsilcisi Fikret Bila yine çok konuşturan bir söyleşiye imza attı dün. Bila, “çok önemli bakanlıklar üstlenmiş, AKP’yi etkileyecek ağırlıkta ve konumda bulunan, milletvekilliği de devam eden kıdemli politikacı”nın mesajını kamuoyuna aktardı.
“O bakan” AKP’nin kapatılmasının iki önemli sonucu olacağını söylüyor:
1 – Ekonomi reel krize girer!
2 – “Güneydoğu’yla siyasi bağ ‘DTP hariç’ tümüyle kesilir. Çünkü, DTP ve AK Parti dışında bölgeyle bağı olan başka siyasi parti yok. AK Parti kapatılırsa hem genel hem yerel seçimlerde bölge tümüyle DTP’li olur. Kapatmaya en çok DTP sevinir. Güneydoğu’da halk başka sulara yelken açmak için yönlendirilir.”
Yani, “o bakan” ülke bölünür diyor! Tezini güçlendirmek için bakın ne ekliyor:
“Balkanlar’ı kaybettiğimiz günleri bir hatırlayalım... Siyasette ne yaşanıyordu o zaman? İttihak ve Terakkiciler, Hürriyetçilere, ‘vatansız-milletsiz’ diyorlardı. Hürriyetçiler de İttihat ve Terakkicilere, ‘dinsiz-imansız’ diyorlardı. Bu bitmez tükenmez kavga devam ederken iki taraf da bir gün baktılar ki, Balkanlar, ne İttihatçıların ne Hürriyetçilerin. Çoktan gitmiş.”
***
“O bakan”ın verdiği tarih dersinin ciddiyetini bir yana bırakalım, siyasi şantaja gelelim!
Bila’nın “şantaj mı yapıyorsunuz” sorusuna, “ülke menfaatleri söz konusu olduğunda siyasi kariyerimin veya partimin önemi yoktur”! diyen “O bakan”, düpedüz şantaj yapıyor. AKP kapanırsa, ülke bölünürmüş!
***
“ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde Diyarbakır’ı bir merkez, bir yıldız yapacağız” diyen kim? Diyarbakır neyin merkezi olur?
“Geniş Büyük Ortadoğu Projesi’nde bir görev üstlendik ve bu görevle birlikte bize eşbaşkanlık verildi” diyen BOP görevlisi kim? BOP’un nihai amacı ne?
“Türk yerine Türkiyelilik kavramını” ortaya atan kim?
Tek başına bu üç söylem bile AKP’nin bizatihi kendisinin bölücülüğe hizmet ettiğini gösteriyor.
Fikret Bila ve Milliyet üzeridnen “o bakan”ın şantajına elbette boyun eğilmeyecek.
AKP kapanırsa, ülke bölünürmüş!
Tam tersine AKP kapatılmazsa, ülke bölünür!
***
Öte yandan “o bakan”ın şantajından önce, utangaç bir şekilde bu tez iki bileşenli olarak zaten piyasaya sürülmüştü. Utangaç bazı kalemler şöyle yazdılar:
“Güneydoğu’dan oy alan sadece AKP ve DTP var. Her ikisi de kapanırsa, oyları kim alacak? Bölgenin TBMM’yle siyaseten bağları kopacak! Dolayısıyla bölgenin Ankara’yla bağları kopacak!”
***
Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu!
22 Temmuz öncesinde hem Barzani’nin yayın organlarından, hem de PKK’nın yayın organlarından yapılan, “DTP’nin aday çıkarmadığı yerlerden AKP’yi destekleyin” çağrılarını hiç mi duymadınız?
***
Bir kez daha söyleyeylim:
“AKP ve DTP kapatılırsa, ülke bölünür” şantajına Türk milleti boyun eğmeyecektir!
Devletin merkezi kurumları da, tam tersine “AKP ve DTP kapatılmazsa, ülke bölünür” gerçeğini görmektedir!
***
Fikret Bila’nın “o bakanı” üzerinde dün gün boyu tahminler yürütüldü. Ortak tahminler Hürriyet’e göre, Cemil Çiçek’ti…

Mehmet Ali Güller
29 Nisan 2008

27 Nisan 2008 Pazar

Başbakan batıdan aslında ne aldı?

“Tekeşlilik mümkün olsaydı, kerhane olmazdı” diyen, tessettür defilecisi, üç eşli modacının sözlerinin mürekkebi henüz kurumadan gündeme bir yeni bomba daha düştü!
Din ve ahlak konuşmalarıyla ünlü, 78 yaşındaki Vakit Yazarı Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki çocuğa taciziyle sarsıldık milletçe!
5 yıl önce, azgın teke Hüseyin Üzmez’in 73 yaşındaykn, 22 yaşındaki bir genç kızla evlendiğini de yeni öğrenmiş olduk!
***
Bu iki olayın kültürel, sosyolojik, ekonomik, psikolojik nedenleri üzerinde düşünürken Başbakan Erdoğan’ın tarihe geçen şu sözü geldi aklımıza: “Batı’nın ilmini alacağımıza, ahlaksızlığını aldık”!
***
Ama AKP ve (öncülleri) 60 yıldır Batı’dan aslında ne aldı?
Öncelikle AKP batıdan emir aldı! Batı (ABD-AB) emretti, AKP yasalar çıkarttı. AKP döneminde “emir”le çıkartılan yasaları sıralamaya yer yetmez; en sonuncusunu anımsayalım: Vakıflar Yasası!
AKP batıdan yüzksek faizle borç aldı! Erdoğan’ın hükümet ettiği dönem boyunca Türkiye’nin toplam borcu, 80 yıllık borcun 2 katına çıktı!
AKP, batıdan mal aldı! Çiftçiyi üretemez hale getirdikten sonra buğday, pamuk, mısır... diye başlıyor liste!
AKP, batıdan “ithal bakan” aldı! Erdoğan’ın son kabinesindeki Mehmet Şimşek en resmi olanı tabii. Yoksa, Barzanici olduğu iddia edilen isimlerden bahsetmiyoruz.
AKP, batıdan “rüya” aldı! AKP-AB ittifakı milleti uyutmak için “tam üyelik rüyası” verdiler 2002 Aralık ayında.
***
Latin Alfabesi, ölçü sistemi, matemetik-fen, sosyal bilimler, Faşizmden kaçan Alman bilimadamları…
Bu liste de Tayyip Erdoğan ve Menderes’e kadar uzanan öncüllerinden önce, Atatürk zamanında batıdan alınan bilimlerin bir bölümü…
Peki “Batıdan ilim yerine, alınan ahlaksızlık” aslında nedir o cenaha göre?
Laikliktir korktukları…

Mehmet Ali Güller
27 Nisan 2008

23 Nisan 2008 Çarşamba

AKP'!nin Katar ziyaretlerinin sırrı

“Ulusal egemenlik”in 88 yıl sonra geldiği boyuta bakalım bu 23 Nisan’da…
***
Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in TBMM’de, yani “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan yerde uğradığı linç girişimi ve Başbakan Erdoğan’ın “benim milletvekillerim şiddet uygulamaz” sözleri tarihe not düşülmüştü. Neydi Kamer Genç’in üstüne basa basa sorduğu?
Son 5 ayda Katar’a yapılan resmi ziyaretlerin nedenini sormuştu Kamer Genç. Erdoğan’ın ATV-Sabah ihalesini alan Çalık grubuna para bulmaya mı gittiğini sormuştu Kamer Genç.
***
Önce TMSF, Turgay Ciner’in ATV ve Sabah’ına el koymuştu. Gerekçe, Turgay Ciner ile Dinç Bilgin arasındaki mutabakatın sahte olduğuydu. (Gerçi sonradan mutabakatın gerçek olduğu yargı tarafından belirlenmişti!)
Sonrasında, Erdoğan’ın damadının üst düzey yöneticilik yaptığı Çalık grubuna kalan ilginç bir ihale süreci yaşandı ATV-Sabah’ta. (Çalık grubunun en üst düzey yöneticisi, Başbakan’ın damadı Berat Albayrak’tır. Berat’ın kardeşi Serhat Albayrak da ATV-Sabah ihalesini kazanan Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık şirketinin genel müdürü ve küçük ortağıdır.)
***
Ancak Çalık grubu ihaleyi almaya almıştı ama para bulamıyordu. Başbakan Erdoğan’ın konuyla bizzat ilgilendiği siyaset kulislerinde konuşuluyordu. Özel bankalar Çalık Grubu’na kredi vermemiş, kamu bankalarının bazı yöneticileri de kredi konusunda yapılan siyasi baskıya direnmekteydi.
İşte AKP’nin Katar ziyaretleri böyle bir süreçte başlamıştı.
***
Bugün kamu bankaları Vakıfbank ve Halkbank bir açıklama yaparak Turkuvaz A.Ş’ye (Çalık Grubu’nun ihaleyi alan şirketinin ismi) 750 milyon dolar (375-375) finansman sağladıklarını ilan ettiler!
Ancak bu para da yetmiyordu!
***
Bugün bir açıklama da Çalık Grubu’ndan geldi. Çalık Grubu, Katar’lı bir ortak bulduğunu belirttiği açıklamasında şunları söyledi:
“"Turkuvaz Radyo Televizyon'a yüzde 25 oranında hissedar olan Katarlı ortağımız 125 milyon dolar, Çalık Holding 375 milyon dolarlık kaynak aktardı. Böylece, her iki ortağın sağladığı sermayeyle Turkuvaz A.Ş., 500 milyon dolarlık bir özkaynağa sahip oldu."
Katarlı ortak hakkında da bilgi verilen açıklamada, Turkuvaz A.Ş.’nin yüzde 25 oranında ortağı olan Al Wasaeel International Media Company'nin Katar Yatırım İdaresi’nin bir iştiraki olduğu bildirildi.
***
Emrinde 60 milyar dolarlık fon bulunan Katar Yatırım İdaresi, Katar’ı yöeten ailenin malıdır. Katar’ın Başbakan’ı da Katar Yatırım İdaresi’nin başındadır.
Milliyet’ten Metin Münir’in yazdıklarına göre, AKP’nin Katar ziyaretleri sırasında, Katar Yatırım İdaresi önce bayağı bir zorluk çıkarmış. Kurum’un profesyonel yöneticileri yatırımı cazip bulmamış. Alışveriş cazip hale getirilene kadar da ziyaretler sürmüş!
Son ziyaret sırasında da “alışverişi tatlandırmak için Katarlılara gelecek yıl özelleştirme kanalına girecek olan İstanbul gaz dağıtım şebekesi İGDAŞ’la ilgilenebilecekleri mesajı” verilmiş! Yetmemiş, “Başbakan El Tani’ye de TMSF’nin uhdesinde bulunan bir İstanbul yalısını isterse açık artırmadan satın alabileceği” söylenmiş!
***
Özetin özeti: ATV-Sabah’a devlet el koymuştur. Devlet, el koyduğu ATV-Sabah’ı, hükümete akraba bir gruba vermiştir. Grubun parası olmayınca, devlet gruba bankası aracılığıyla borç vermiştir. Yetmemiş, devlet başka devletten ortak da almıştır.
***
Devlet, Atatürk’ün kurduğu devlet olmaktan çoktan çıkmıştır.
Gün, “Ulusal Egemenlik” günüdür ama egemen olan ulus değildir!


Mehmet Ali Güller
23 Nisan 2008

22 Nisan 2008 Salı

Erdoğan ve bir maliyet hesabı analizi

Almanya, Andora, Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Karadağ, Letonya, Liechtenstein, Litvanya, Luksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Moldova, Monaco, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Yunanistan.
Kim bunlar..?
Alfabetik olarak dizilmiş çoğu AB üyesi olan Avrupa devletleri…
Hani Türkiye’ye hemen her konuda “şunu yapın, bunu yapmayın” diyen devletler…
Hani daha dün yayınladıkları raporla “AKP kapatılmasın, Ergenekon daha da genişletilsin” diyerek “demokrasi” dersi veren Avrupa devletleri…
Hani Kıbrıs’ta “birleşin” diye tutturup, içerde “ayrılın” çalışmaları yaptırtan Avrupa devletleri…
Hani hemen her etnik-dinsel gruba “ayrılık” hedefiyle para fonlayan Avrupa devletleri…
Ve de 1 Mayıs’ı tatil ilan etmiş Avrupa devletleri…
***
Ne dedi Başbakan Erdoğan: “1 Mayıs'ın tatil edilmemesiyle ilgili bizi eleştiriyorlar. Türkiye bir tatil ülkesi. Çalışma süresi yılda 200 gün. Bir taraftan emeğin karşılığını verin diyeceksiniz diğer yandan gönül beylikte diyeceksiniz, olmaz. Biz hesapladık bir günlük tatilin Türkiye'ye maliyeti 2 katrilyon (2 milyar YTL). Biz bunu enine boyuna tartıştık.”
***
Peki hemen her konuda Türkiye’ye dayatmada bulunan, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı sayesinde, dayattıklarını alan bu Avrupa Devletleri nerede..?
Neden 1 Mayıs için de AKP’den istekte bulunmazlar..?
Onların özgürlük anlayışları işçi sınıfının haklarına kadar mı sınırlı?
“Tüklük kavramına hakareti” bile “düşünce” sayıp “özgürlüktür” diyen bu devletlerin Ankara büyükelçileri, 1 Mayıs konusunda neden AKP’ye dayatma yapmazlar?
***
Sadece bu örnekten bile görülüyorki, işçi sınıfı 1 Mayıs’ı kendisi mücadele edip kazanacak. AB’den fonlanan sendikacıların hükümetle dirsek temaslarından, çıka çıka Sosyal Güvenlik Yasası çıkıyor nitekim.
***
Unutmadan… Konu işçiler olunca ne de güzel hesap yapıyor Başbakan. 1 Mayıs’ın maliyeti 2 milyar dolarmış!
Ya gemicikler, ya mısırlar, ya fındıklar, ya ABD bursları…
2B’ler, Çalıklar, Katarlar…
***
Herşeyin bir maliyet hesabı var!

Mehmet Ali Güller
22 Nisan 2008

20 Nisan 2008 Pazar

301 ve "Türk tarihinin hakkından gelmek"

AB’nin istediği 301 değişikliği TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçti.
Tasarıdaki en önemli değişiklik, mevcut yasada yer alan “Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM’yi alenen aşağılaya kişi…” yerine konulan şu ifadedir: “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni veya TBMM’yi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ve Devletin Yargı organlarını alenen…”.
Bir diğer dikkat çekici durum ise, teklifte Cumhurbaşkanı’na verilen kovuşturma izni yetkisi, AKP milletvekillerinin verdiği önerge ile “Soruşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır” şeklinde değiştirildi.
12.5 saat süren komisyon toplantısındaki eleştirilere yanıt veren Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Hukuk tarihine geçecek saptamalar yapıyor!
Bakan Şahin, “Türklük” kelimesinin çıkartılarak yerine “Türk Milleti” ifadesinin konmasına itiraz eden milletvekillerine yanıt veriyor: “Ben de size sorarım, siz niçin Türk Milleti ibaresinden rahatsız oluyorsunuz?”
Şahin, yargı kararlarında Türklük ifadesinin Türk Milleti anlamına geldiği yönünde içtihat oluştuğunu savunarak şu felsefi açılımı yapıyor: “Türklük kelimesi yerine Türk Milleti kelimesinin konması, bizim değerlerimizi korumasız bırakmaz. Türklüğü, korunması gereken değerlerimizi koruyan tek bir madde TCK’nın 301. maddesi midir Allah aşkına? Buradaki Türklüğü çıkarınca, değerlerimiz korumasız mı kalıyor? Bizim değerlerimizi, devletimizi, milletimizi, milletimize has özellikleri koruyan üstün hukuk normu Anayasadır. Anayasa’da bu kavramlar var, bunları kimse değiştirmiyor, değiştiremez”.
Kendisinin Oğuzlar’ın Kayı boyundan geldiğini ortaya koyma ihtiyacı duyan Bakan Şahin savunmasını şöyle sürdürüyor: “Ben Türküm arkadaşlar. Benim Türklüğüme kimse hakaret edemez. Ettiği halde bunun cezası var, cezasız kalamaz. Benim soyum itibariyle, Türk soyundan gelmem itibariyle bana biri hakaret ettiğinde bunun cezası başka maddelerde var. Türklük soyut bir kavramdır, Türk Milleti ise somut bir kavramdır. Sadece teknik bir düzenleme yapılıyor. Yoksa bizim değerlerimizi ortadan kaldıran bir düzenleme yok. Bu teklifle Türkiye’yi Hıristiyan Haçlı zihniyetine meze yaptığımızı söylüyorsunuz. Bunlar son derece talihsiz sözler. Hrant Dink, Türkiye’nin Ermeni iddialarıyla ilgili karşı aksi bir görüşü ifade etti. Bu sözleri nedeniyle yargılandı. Bir genç tarafından vuruldu. Hrant Dink’in Türk tezine karşı yazdığı bu yazı mı Türklüğe ve Türk Milletine daha fazla zarar vermiştir yoksa onun öldürülmesi mi? Biz Türklüğü ortadan kaldırmıyoruz. Biz sizden de Türküz...”
Bakan Şahin “kim daha Türk” tartışmaları yapadursun… Ancak kamuoyu 301 konusunun AB’nin AKP’ye bir ödevi ve görevi olduğunu biliyor! Kaldı ki verilen ödev 301’in tamamen kaldırılması idi. Kapatılması gündemde olan AKP’nin buna gücü yetmedi!
Aslında AB’nin verdiği ödev çok daha kapsamlı. AB’nin eski komiseri Karen Fogg, e-postalarında asıl hedefi nasıl formüle ediyordu? “Türk devletinin ve tarihinin hakkında gelmek!”
İşte ABD ve AB adına siyasetten ekonomiye, hukuktan felsefeye, kültürden eğitime yapılan budur!
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başlattığı bu temel kavramları sulandırma işine verilecek en iyi yanıtı Mustafa Kemal vermişti: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir.”
Ancak bu tanıma sarılarak, “Türk devletinin ve tarihinin hakkından gelmek isteyenlere” yanıt verebiliriz!

Mehmet Ali Güller
20 Nisan 2008