30 Ocak 2009 Cuma

TAYYİP ERDOĞAN İSRAİL-FİLİSTİN SORUNUNUN NERESİNDE?


ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni aşaması gereği, İsrail’i Filistin halkının üzerine sürdü. Bir hafta boyunca hava harekatıyla hedef gözetmeksizin Gazze’yi füze saldırısı altında tutan İsrail, ardından da kara harekatıyla Filistin topraklarını işgal etti.
Biz yazımızda iki konu üzerinde duracağız. Birincisi, İsrail’in işgalini Hamas’a bağlayanların teorisini çürüteceğiz. İkincisi ve daha önemlisi de, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsrail-Filistin sorununun aslında neresinde durduğunu göstereceğiz.
ABD-İSRAİL’İN HAMAS YALANLARI
İsrail’in işgaline ABD penceresinden bakan kesimlerin ürettiği tezlerin en başında geleni, “İsrail’in kendisini terörist Hamas’a karşı savunduğu” idi. Bu tezin sözcüleri İsrail’in Filistin’i değil, Hamas’ı hedef aldığını propaganda etmeye çalıştılar. Kullandıkları psikolojik savaş malzemesinin en başta geleni de “ateşkesi Hamas bozdu” ve “Hamas uluslararası hukuka uymuyor” yalanlarıydı.
“İSRAİL KENDİNİ SAVUNUYOR” YALANI
Öncelikle, İsrail’in kendini terörist Hamas’a karşı savunmadığını, tam tersine İsrail’in daha Hamas bile yokken, 1947’den beri aşama aşama, topraklarını genişletmek için, saldırı-işgal-katliam siyaseti uyguladığını belirtelim. Bunun en önemli kanıtı 60 yılın sonunda gelinen durumu gösteren aşağıdaki haritalardır:
İsrail bu genişleme siyasetini 60 yıldır kanla uyguluyor. Haritalarda da görüldüğü gibi, İsrail yerleşim bölgeleriyle, Filistin yerleşim bölgeleri oranı, 60 yılda birbirinin tam tersi duruma gelmiştir.
Daha Hamas diye bir örgüt bile yokken, İsrail bu işgalleri, bu katliamları defalarca yapmıştır.
Hamas iktidarından önce İsrail Filistin’e saldırmıyor muydu? Hamas’ın değil, El Fetih’in lideri olan Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ı Ramallah’ta abluka altına alan ve zehirleyen İsrail değil miydi?
“HAMAS ATEŞKES’E UYMUYOR” YALANI
Ateşkes’i bozan Hamas değil İsrail’dir! İsrail, 4 Kasım’da yaptığı sınır saldırısında 6 Hamas militanını öldürerek, ateşkesi bozan taraf olmuştur!
Kaldı ki, İsrail İç İstihbarat Örgütü Shin-Bet’in 23 Aralık’ta İsrail kabinesine verdiği bilgiye göre Hamas her şeye rağmen ateşkesin uzatılmasını istedi. Ama Ateşkes anlaşmasında olan ve İsrail’in uymadığı iki konuda ısrarcı oldu Hamas. Nedir anlaşmada olan ama İsrail’in uymadığı bu iki madde? Ambargonun kaldırılması ve ateşkesin Batı Şeria’da da uygulanması. Böylesi bir gerçeği atlayan “bir kısım medya”, “İsrail’in sivilleri öldürmesini kınıyoruz ama Hamas da ateşkese uymuyor” yalanıyla okurlarını yönlendirmeye çalıştı günlerce.
İsrail’in yıllarca süren işgalleri boyunca 380 km karelik alana sıkışıp kalan 1.5 milyon Filistinli’nin yaşadığı Gazze abluka altındaki bir açıkhava hapishanesi durumundadır. İnsanlar ekmek için yer altı tünelleri kullanıyor! Mısır’ın Refah sınır kapısı bile ABD ve İsrail baskısı nedeniyle kapalıydı. Hamas, ateşkes şartları içinde elbette ambargonun kaldırılmasını talep edecekti! Bundan daha doğalı ne olabilir?
İsrail’in ateşkes karşısındaki gerçek tutumunu bir de Amerikalı Musevi akademisyen Prof. Norman Finkelstein’dan dinleyelim. Prof. Finkelstein’a göre İsrail’in son Gazze işgalinin iki temel hedefi var. (Zaman 19 Ocak 2009)
“Birincisi Arap devletleri arasında korku yayarak caydırıcılık gücünü tekrar takviye etmek. Bu İsrail'in stratejik doktrininin temel ilkelerinden biridir. Arap ülkeleri İsrail'in büyük askerî kuvvetinden korkmalı, İsrail'in istediklerini yapmalı ve emirlerine itaat etmelidir.”
“İkinci gaye ise Filistin'in barış ‘hücumunu’ akamete uğratmaktı. Araplarla barışı müzakere etmemek de İsrail'in diğer temel ilkelerinden biridir. İsrail, Araplara her zaman emir vermek ister ama müzakere etmek istemez. Hamas, çok ılımlı bir çizgiye doğru geliyordu. 1967 öncesi sınırlar çerçevesinde barışa ‘evet’ diyebileceğinin kuvvetli sinyallerini göndermeye başlamıştı. Suriye ve Batı Şeria'daki Filistin liderliği de bu yönde işaretler veriyordu. İsrail, milletlerarası camianın son 30 yıldır desteklediği bu barış planına mecbur edilebileceği endişesine kapıldı. Bu tür barışa ABD ya da şöyle diyelim, ABD destekli İsrail itiraz ediyor. Hamas gittikçe ılımlı bir çizgiye doğru ilerliyor, 2008 Haziran'ında kabul edilen ateşkese riayet ederek de güvenilir bir barış ortağı olabileceğinin işaretlerini veriyordu. Yani sözünü tutuyordu. Bu arada İsrail ne yapıyordu? İsrail ateşkesin mühim şartlarından biri olan Gazze tecridinin kaldırılması için hiçbir şey yapmadı. İsrail'in stratejisi Filistinlilerin bu barış ‘hücumunu’ öldürmekti ki İsrail, bunu her zaman yapar. Filistinlileri her zaman tepki vermeye zorlar. Ya Hamas'ı tamamen tahrip etmek istiyor ya da o kadar fazla zarar vererek Hamas'ın ‘biz hiçbir zaman İsrail ile müzakere etmeyiz’ demesini temin etmeye çalışıyor. Bu da tam olarak İsrail'in istediğidir. İsrail hiçbir zaman karşısında ılımlı, makul bir barış muhatabı görmek istemez. Böyle bir muhatap ortaya çıkarsa milletlerarası baskının artacağını çok iyi bilir. Hamas şu an çözümden yana, sözlerini tuttu. Sözlerini tutmayan ve müzakere etmek istemeyen taraf İsrail'dir.”
“HAMAS ULUSLARARASI HUKUKA UYMUYOR” YALANI
Bir de İsrail Dışişleri Bakanı Livni’nin ağzından “Hamas uluslararası hukuka uymuyor” yalanına sarılanlar var. Hangi uluslararası hukuk? 1972’den bu yana BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhine çıkarılmak istenen 44 tasarıyı ABD veto etmedi mi?
Kara harekatından hemen önce, İsrail’in Gazze’yi işgaline karşı protesto metni yayınlamak isteyen Güvenlik Konseyi’nde yine veto hakkını kullanmadı mı ABD?
İsrail’in 2004’ten beri süren Gazze operasyonlarını sonlandırması için hazırlanan 5 tasarıyı ABD engellemedi mi?
“Hamas uluslararası hukuka uymuyormuş”! Hangi uluslararası hukuk?
ABD uluslararası hukuk içinde mi işgal altında tutuyor Irak’ı?
TAYYİP ERDOĞAN’UN ORTADOĞU MİSYONU
Başbakan Erdoğan, işgal boyunca İsrail karşıtı sözler sarfetti. Gerçi, İsrail’e karşı tek bir somut yaptırım uygulamadı ama her sözü, Filistin için yüreği çarpan vatandaşlarımızın gazını aldı. Peki, durum gerçekte nedir? Tayyip Erdoğan ve de AKP, İsrail-Filistin sorununun neresindedir? Birkaç önemli olguyu hatırlatalım:
KİM İSRAİL, KİM FİLİSTİN DOSTU?
340 AKP milletvekilinin bulunduğu TBMM’nin Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi kaç? 361. Evet, tam 361 milletvekilimiz, İsrail-Türkiye Dostluk Grubu’nun üyesi.
Peki kaç milletvekilimiz İsrail-Filistin Dostluk Grubu’nun üyesi? Sadece 61.
İsrail’in Gazze’yi işgali sırasında Türkiye-İsrail Dostluk Grubu’ndan istifalar oldu. Ama şu günler geçsin, göreceksiniz, yine hızla koşup İsrail dostluğuna sarılacaklar!
ERDOĞAN “YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ”NDEN VAZGEÇMEDİ!
İş lafa geldi mi “Müslüman kardeşliğini” ağzında düşürmeyenlerin daha 5 yıl önce, 2004’ün Ocak ayında, ABD’de Amerikan Musevi Komitesi’nden “cesaret ödülü” aldığını unutmayalım! Amerikan Musevi Komitesi, İsrail’e hizmet edenlere verdiği bu ödülü, 2004 yılında ilk defa Yahudi olmayan bir isme, Tayyip Erdoğan’a vermişti!
Sözde, hergün İsrail karşıtı açıklamalar yapan Tayyip Erdoğan, bırakın İsrail’e ciddi bir yaptırım uygulamayı, aldığı bu ödülü bile iade edemedi.
İsrail dostluğuna büyük önem veren AKP’nin, bir yandan “Müslüman kardeşliği” derken diğer yandan da İsrail’le en çok anlaşma imzalayan hükümeti oluşturduğunu da belirtelim.
ERDOĞAN-OLMERT GÖRÜŞMESİ
İsrail’İn Gazze’yi işgalinden hemen önce, Başbakan Erdoğan, İsrail Başbakanı Olmert ile Ankara’da 5 saatlik bir görüşme yaptı. Basına da yansıdığı üzere bu görüşme esnasında İsrail’in Gazze’ye saldıracağı zaten konuşulmuş. Ancak bu 5 saatlik görüşme konusunda kamuoyunun baskısına rağmen, Başbakan Erdoğan herhangi bir ciddi açıklama yapmadı. Erdoğan sadece “Olmert’le görüşmem çarpıtılmasın” dedi.
“ERDOĞAN MAHMUT ABBAS’I SATTI”
İsrail işgalinden sonra Ortadoğu turuna çıkan Başbakan Erdoğan İsrail’le temaslarından bahsederken şöyle bir cümle sarfediyor: “İsrail’in en yetkili ağzı, Filistin lideri Mahmut Abbas’ın tutuklu Hamas milletvekillerinin serbest bırakılmasını istemediğini söyledi”
Olmert’le 5 saatlik görüşmesi hakkında bir açıklama yapmayan Erdoğan, sonraki temasları sırasında ise “bir gizli” bilgiyi ifşa ederek Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı kendi halkı önünde küçük düşürüyor, uluslararası kamuoyu önünde de zor durumda bırakıyor!
KINAMAK KOLAY, YAPTIRIM NEREDE?
İsrail’in Gazze işgali, öylesine büyük bir nefret topladı ki, “kınamak” hemen her devlet adamı için yapılabilecek en kolay politika oldu. Kaldı ki, İsrail, bu tip işgaller karşısında, kendi kamuoyunu rahatlatmak için “protesto ve kınama” yapan devlet adamlarının durumunu gayet anlayışla karşılıyor!
İsrail’in Gazze’yi işgaline karşı somut beklentiler içinde olan Türk milleti, boşuna bekledi. Erdoğan, değil diplomatik ilişkileri dondurmak, Büyükelçimizi bir süreliğine bile geri çekmedi.
Dünyada sadece dört devlet ciddi yaptırım uyguladı. Chavez’in Venezuela’sı İsrail’le diplomatik ilişkileri kesen ilk ülke oldu. Ardından Bolivya ve Moritanya ile Katar.
BOP EŞBAŞKANLIĞI GÖREVİ
AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın İsrail karşıtı görünen çizgisi BOP Eşbaşkanlığı görevi gereğidir. Açıklayalım.
Bir kere İsrail’in Gazze’yi işgali BOP kapsamındadır. İsrail işgale Obama’nın resmi olarak ABD Başkanı olmasından önce başlamış ve yemin töreninden hemen önce de ateşkes istemiştir. Yeri gelmişken dünyaya “küresel lider” olarak empoze edilen Obama’nın “Kudüs, İsrail’in bölünmemiş başkenti olacaktır” sözünü de hatırlatalım.
Tayyip Erdoğan’ı BOP eşbaşkanlığı görevi üzerinden Ortadoğu’da öne çıkartan bir politika izleniyor. Nerede sorun var, Tayyip Erdoğan orada bitiyor! İsrail Lübnan’a saldırıyor. Geri çekiliyor. Boşluğu Erdoğan hükümeti kararıyla Türk Ordusu dolduruyor!
ABD Ortadoğu’da İran etkisini kırmak için, Tayyip Erdoğan’ı öne çıkarıyor. Bölgede İran-Suriye-Hizbullah-Hamas şeklindeki ABD karşıtı hattın önüne Erdoğan-Mısır bloğu yerleştiriliyor. Ahmet Davutoğlu diploması dehası ilan ediliyor, Tayyip Erdoğan da arabuluculuğa soyunduruluyor.
“TÜRK ORDUSU GAZZE’YE” PLANI
Dikkat ediniz, İsrail Gazze işgaline başlar başlamaz AKP’nin yürüttüğü sözde diplomasinin merkezine hemen “Türk Ordusu Gazze’ye” formülü yerleştirildi. Tıpkı Lübnan’da olduğu gibi İsrail’in geri çekildiği boşluğa TSK’yı yerleştirmek istiyorlar.
ABD, Türkiye’ye Gazze’de uluslararası güç oluşturma görevi veriyor, Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan-Ali Babacan üçlüsü hemen köşkte toplanıp, ardından da basına şu bilgiyi servis ediyorlar: “Köşk’te gerçekleştirilen toplantıda, öncelikle Gazze’de ‘ateşkes’ sağlanması için Ankara’nın atacağı diplomatik adımlar, ardından da bölgeye bir “gözlemci gücü” yerleştirilmesinin yolları üzerinde duruldu” (Hürriyet 5 Ocak 2009)
Ardından BOP’un İsrail ayağı devreye giriyor ve şu bilgi basına servis ediliyor: “Türk askerinin Gazze’de gözlemci statüsünde görev yapma önerisine İsrail de yakın”. (6 Ocak tarihli tüm dünya gazeteleri)
SONUÇ
ABD, Bush’un yitirilen itibarıyla sekteye uğrayan Büyük Ortadoğu Projesi’ni, Obama’yla sürdürecek. Obama bu yüzden biraz Müslüman, biraz zenci, biraz Hüseyin’dir…
Projenin kilit oyuncusu ise Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü kilit ülke Türkiye’nin Başbakanıdır ve bu yüzden de kendisine projenin eşbaşkanlığı görevi verilmiştir.
Türkiye direnirse, ABD BOP’u uygulayamaz.
Türkiye direnirse, Filistin yaşar!

Mehmet Ali Güller
Teori – Şubat 2009

21 Ocak 2009 Çarşamba

Abdullah Gül, Ergenekon soruşturmasının neresinde?

Abdullah Gül, yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarını öğle yemeğinde topladı. “Ergenekon soruşturmasına ince ayar” amacıyla planlanan köşk yemeği 1.5 saat sürdü. Yemek sonrasında Cumhurbaşkanlığı makamından yapılan açıklama, tv ve günlük gazetelerin internet sayfalarınca “Köşk’ten usul uyarısı” başlıklarıyla duyuruldu. Açıklamada, yargının sorunlarının “samimi bir atmosferde” ele alındığı belirtildi!
Böylece, gittikçe medyadaki desteğini de yitiren Ergenekon soruşturmasına, Cumhurbaşkanlığı katından “usul”ünce müdahale edilmiş oldu! Böylece soruşturmanın aslında bir tertip olduğunu düşünmeye başlayan çevrelere de şu ince ayarlı mesaj verilmiş oldu: “Tamam gözaltı yöntemleri vs. iyi değil ama Ergenekon’un bir terör örgütü olduğuna inanmaktan sakın vazgeçmeyin!”
Peki Cumhurbaşkanı Gül, Ergenekon soruşturmasının neresinde?
Köşk yemeğiyle balansı bozulmaya başlayanlara kısa birkaç hatırlatma yapalım.
Danıştay saldırısından sonra, dönemin Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı Abdullah Gül’e, bir şema geldi. Şemada, ilk 10 dalgada tutuklanan isimlerle, diğer dalgalarda tutuklanacak isimler yer alıyordu. Emniyet ve MİT yetkililerinin şemasını inceleyen Gül, Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan’ın ifadesine göre şu “açık talimatı” verdi: “Bana anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın”. (İsmet Berkan, Radikal, 4 Temmuz 2008)
Liberal aydınlarımıza göre Ergenekon soruşturmasında “usul” uyarısı yapan, demokrasi ve hukuk gözeten Gül aynen böyle söylüyor. Yani Gül hukukun çalışma yöntemi olan “delilden suçluya” değil de, “suçludan delile” yöntemini izliyor. Önce suçlular ‘belirleniyor’, sonra delillendiriliyor, sonra bir savcı bulunup anlatılıyor, sonra suçlular yakalanıyor, sonra da yargılanıyor. Aynen böyle olmadı mı? (İsmet Berkan’ın yazısının bugüne kadar yalanlanmadığını hatırlatalım.)
Polislere “delillendirin” yani “delil uydurun” ve gidip savcıya anlatın diyen Abdullah Gül’ü, bugün “usul uyarısı” yaptı diye yere göğe sığdıramayanlara hatırlatalım istedik…

Mehmet Ali Güller
21 Ocak 2009

16 Ocak 2009 Cuma

Ya herkes içeri, ya herkes dışarı!

Kılıçların şangırtısı daha da kuvvetlendi.
Ergenekon tertibinin 10. dalgasıyla birlikte, gelişmeler derinleşti. Tertibi somut kanıtlarla çökertmesi beklenen Perinçek’in savunmasından hemen önce 10. dalga yapıldı. Aklıselim sahibi pek çok kesim, Perinçek’in savunmasının gündem altı yapılmaya çalışıldığını düşündü. Hemen sonrasında ise mahkemeye 1 hafta ara verildiği açıklandı. TRT’nin önceden bilebildiği kazı çalışmalarıyla geçen 3 günün sonunda, bu kez de ekranlara Tuncay Güney çıktı. Şimdiki yeni tartışma bu.
Bakalım Perinçek’in savunmasının öncesinde daha neler olacak?
Tuncay Güney’in, tüm ekranları kilitleyen “mülakat” kasetlerinde (yalnız, 2001’de kaydedildiği belirtilen kasetlerde zaman zaman 2005 olayları konuşuluyor!) ortaya çıkan bir “gerçek” var.
O gerçek ki; şimdiye kadar hasıraltı ediliyordu; MİT şemasında üstü karalanıyordu; savcılık mahkemeye göndermiyordu vs. İşçi Partili “sanık”ların avukatları kaç kez o şemanın açıklanmasını talep etmişti.
O “gerçeğe” göre, “Ergenekon Terör Örügütü”nün yöneticisi olduğu iddia edilen 12 kişilik çekirdekten 8’i belli! Tuncay Güney tek tek sayıyor kasette: Necip Torumtay, İsmail Hakkı Karadayı, Teoman Koman, Rasim Betir, Güven Erkaya, Nejat Müldür, Engin Hoş, Osman Özbek.
Diğer dördünü de zaten daha önce “yandaş medya”nın kalemşörleri yazmıştı…
Tuncay Güney’in ifadelerinin hukuken delil olamayacağını ülkenin tüm aklıselim sahibi hukukçuları söylüyor. Ama ipler, bu iddiaları amaçlarına araç yapanların elinde ne yazık ki… Dolayısıyla o yetki sahiplerine artık şunu söylemeliyiz:
Ya İsmail Hakkı Karadayı’yı da, Necip Torumtay’ı da, Teoman Koman’ı da, Rasim Betir’i de tutuklayın! Ya da Doğu Perinçek’i, Hurşit Tolon’u, Emin Gürses’i, Yalçın Küçük’ü serbest bırakın!
Tuncay Güney’i ciddiye alıyorsanız, ya zikrettiği her ismi içeri alın ya da içeri aldığınız her ismi serbest bırakın!

Mehmet Ali Güller
16 Ocak 2009

6 Ocak 2009 Salı

Kınamak İsrail'i durdurmaz, yaptırım şart!

İsrail, ABD emperyalizminin açık desteğiyle yine Ortadoğu’yu kana bulamaktadır. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni aşaması gereği, şimdi de İsrail’i Filistin halkının üzerine sürmüştür.
Günlerce hava harekatıyla hedef gözetmeksizin Gazze’yi füze saldırısı altında tutan İsrail, ardından da kara harekatıyla Filistin topraklarını işgal etmiştir.
Dünya halkları Gazze’yi işgal eden İsrail’i kınamakta, protesto etmektedir. Halkların bu tepkisi, devletleri de kınamaya sevketmektedir; hükümetleri de İsrail karşıtı protesto dolu açıklamalar yapmak zorunda bırakmaktadır. Ancak tüm bu kınamalar, protestolar ABD destekli İsrail’i durduramamaktadır. Çünkü kınamak İsrail’i durdurmaz, yaptırım şart! Kınamak, protesto etmek, yüzlerce Filistinli bebeğin yaşamasını maalesef sağlamıyor!
KİM İSRAİL, KİM FİLİSTİN DOSTU?
Olan biten karşısında timsah gözyaşı dökenleri halkımız iyi ayırt etmelidir!
TBMM’deki dostluk grubu üye sayısı bile gerçeği göstermektedir! Türkiye-İsrail Dostluk Grubu’nun 361 üyesi varken; Türkiye-Filistin Dostluk Grubu’nun sadece 60 üyesi vardır! AKP’nin 340 milletvekili olduğunu da hatırlatalım!
İş lafa geldi mi “Müslüman kardeşliğini” ağzında düşürmeyenlerin daha 5 yıl önce, 2004’ün Ocak ayında, ABD’de Amerikan Musevi Komitesi’nden “cesaret ödülü” aldığını unutmayalım! Amerikan Musevi Komitesi, İsrail’e hizmet edenlere verdiği bu ödülü, 2004 yılında ilk defa Yahudi olmayan bir isme, Tayyip Erdoğan’a vermişti!
İsrail’le en çok anlaşma imzalayanların, “Müslüman kardeşliği” edebiyatı yapmaya hakkı yoktur!
İsrail dostu AKP milletvekillerine soruyoruz: 1996 tarihli Türkiye – İsrail silah modernizasyonu anlaşmasının altında Abdullah Gül’ün imzası yok mu?
“HEDEF FİLİSTİN DEĞİL” YALANI
Bir kısım Amerikanperver çevre ise utangaç bir şekilde İsrail’i haklı çıkarmaya çalışıyor. İsrail, Filistin’i değil, sadece Hamas’ı hedef alıyormuş; İsrail El Fetih’i değil, sadece Hamas’ı hedef alıyormuş! Yalanlarını yüzlerine çarpıyoruz! Hamas kaç yılın örgütü? 20 yıl önce Hamas mı vardı? Daha dün, Filistin Devlet Başkanı ve El Fetih’in lideri Yaser Arafat’ı, Ramallah’ta kuşatıp öldüren İsrail değil miydi?
“Hamas ateşkese uymuyor” ve “Hamas uluslararası hukuka uymuyor” gibi yalanlar da bizzat ABD ve İsrail tarafından üretilen ve İsrail’in Gazze’yi işgalini haklı göstermek için uydurduğu psikolojik savaş yalanlarıdır.
“HAMAS ATEŞKESE UYMUYOR” YALANI!
Ateşkes’i bozan Hamas değil İsrail’dir! İsrail, 4 Kasım’da yaptığı sınır saldırısında 6 Hamas militanını öldürerek, ateşkesi bozan taraf olmuştur!
Kaldı ki, İsrail İstihbaratı Shin-Bet’in 23 Aralık’ta İsrail kabinesine verdiği bilgiye göre Hamas her şeye rağmen ateşkesin uzatılmasını istedi. Ama Ateşkes anlaşmasında olan ve İsrail’in uymadığı iki konuda ısrarcı oldu Hamas. Nedir anlaşmada olan ama İsrail’in uymadığı bu iki madde? Ambargonun kaldırılması ve ateşkesin Batı Şeria’da da uygulanması. Böylesi bir gerçeği atlayan “bir kısım medya”, “İsrail’in sivilleri öldürmesini kınıyoruz ama Hamas da ateşkese uymuyor” yalanıyla okurlarını yönlendirmeye çalışıyor günlerdir.
İsrail’in yıllarca süren işgalleri boyunca 380 km karelik alana sıkışıp kalan 1.5 milyon Filistinli’nin yaşadığı Gazze tam bir abluka altında. İnsanlar ekmek için yer altı tünelleri kullandı yıllarca. Mısır’ın Refah sınır kapısı bile ABD ve İsrail baskısı nedeniyle kapalı. Elbette ambargonun kaldırılmasını talep edecek Hamas!
“HAMAS ULUSLARARASI HUKUKA UYMUYOR” YALANI
Bir de İsrail Dışişleri Bakanı Livni’nin ağzından “Hamas uluslararası hukuka uymuyor” yalanına sarılanlar var. Hangi uluslararası hukuk? 1972’den bu yana BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhine çıkarılmak istenen 44 tasarıyı ABD veto etmedi mi?
Daha önceki gün, İsrail’in Gazze’yi işgaline karşı protesto metni yayınlamak isteyen Güvenlik Konseyi’nde yine veto hakkını kullanmadı mı ABD?
İsrail’in 2004’ten beri süren Gazze operasyonlarını sonlandırması için hazırlanan 5 tasarıyı ABD engellemedi mi?
“Hamas uluslararası hukuka uymuyormuş”! Sevsinler yalanınızı! ABD uluslararası hukuk içinde mi işgal altında tutuyor Irak’ı?
ARAP DEVLETLERİ AKILLARINI BAŞLARINA ALSIN!
Ya Araplara ne demeli? ABD’nin Irak’ı işgali karşısında birlik olamayan Araplar, Filistin işgali karşısında İsrail’e karşı yine “kınama ve protesto”yla mı yetinecekler? İsrail’le gizli anlaşmaların üzerinde oturan yöneticilerini daha ne kadar sırtlarında taşıyacaklar? Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ABD ve İsrail karşısında birer birer kırılmayı mı bekleyecekler?
ANLAŞMALAR İPTAL EDİLMELİ
İsrail’i kınamak ve protesto etmekle yetinmemeli; hükümeti İsrail’e karşı yaptırım uygulamaya zorlamalıyız!
İşte uygulanması gereken yaptırımlar:
- İsrail ve efendisi ABD ile tüm askeri ve diplomatik ilişkiler,İsrail geri çekilene kadar dondurulmalı!
- İsrail ile yapılan tüm açık ve gizli anlaşmalar iptal edilmeli!
- Büyükelçimiz geri çağrılmalı!
- ABD ve İsrail mallarına yüksek gümrük kotaları uygulanmalı ve bu mallar kullanılmamalı!
ABD PLANI!
9 Ocak’ta Filistin Devlet Başkanı’nın görev süresi doluyor; 10 Şubat’ta da İsrail seçimleri var. Bu konjonktürde, bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Dünyaya “demokrat” olarak yutturulan, dışı siyah içi beyaz Barack Obama’nın “Kudüs, İsrail’in bölünmemiş başkenti olacaktır” sözünü lütfen iyi okuyunuz!

Mehmet Ali Güller
6 Ocak 2009