Ergenekon tertibinin asıl hedefi, ABD planına direnen Türk Ordusu’nun direncini kırmaktır. Bu hedefe bağlı olarak alt hedefleri “siyasi planda ve pratik planda” diye ikiye ayırabiliriz.
ABD’nin hedefleri, siyasi planda; Türkiye’ye Kukla Devleti kabul ettirmek; Türkiye’yi İran operasyonuna ikna etmektir!
ABD’nin hedefleri, pratik planda; ortalama bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kafasında, TSK hakkında kuşku ve kafada soru işareti yaratmak; TSK’nın birlik ve bütünlüğünü zaafa uğratmak, TSK içinde mümkünse gruplar oluşturmak; emeklilerle muazzafları karşı karşıya getirmek; muazzaflarla muazzafları karşı karşıya getirmek; TSK’nın ABD’ye direnmesine destek veren siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerini cezalandırmak; muazzaflarla bu kesimleri karşı karşıya getirmek; nihayetinde de TSK ile milleti karşı karşıya getirmek!
En son söyleyeceğimizi şimdiden söyleyelim: Kuşkusuz bu hedeflerin bir bütün halinde gerçekleştirilebilmesini ABD asla sağlayamayacaktır!
KUKLA DEVLETE DİRENEN TSK
Kukla devlet, yani ABD’nin Irak’ın kuzeyinde kurmaya çalıştığı kukla Kürt devleti, Türkiye’nin önüne uzunca bir süreden beri getiriliyor. Bu planın konjonktürel olarak daha da somutlaştığı son dönemi özetleyelim sadece…
Plan 1986 yılında ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Org. William Taft tarafından Ankara’ya getirildi. Özal’ın kabul ettiği planın, uygulanabilmesi için TSK’ya da kabul ettirilmesi gerekiyordu. Ancak Özal’a direnen Genelkurmay Başkanı Org. Nejdet Üruğ, hem Taft ile görüşmedi hem de planı reddetti. (Üstelik iktidardaki Erven ve cuntasına rağmen!) Sonrasında “iki Necdetlerin tasfiyesi” denilen süreç yaşandı.
ABD planında özetle şöyle diyordu: “Irak’ı bölüp Kürdistan kuracağım. Ya sen bu devlete ağabeylik yapar ve himaye edersin, ya da sana rağmen kurarım”. Pratikte bunun tek anlamı vardı. Plan nasıl kabul edilirse edilsin, Türkiye’nin bölünmesiyle neticelenecekti. Türkiye Kürdistanı himaye edip, Irak’ın kuzey topraklarını kendine katsa, üniter yapısı ortadan kalkacak, gevşek bir federasyona dönüşecekti. Türkiye, himaye etmeyip, kukla devletin kurulmasına da sessiz kalsa, kurulacak bir devlet zamanla Türkiye’nin topraklarına yayılacaktı.
ÖZAL’A DİRENEN GENELKURMAY
Özal, Türkiye’nin Kukla devleti himaye etmesi planını kabul etti ve hatta o dönemde federasyon tartışmalarını da gündeme getirdi.
1. Körfez Savaşı’nda planı devreye sokmak isteyen 1. Bush ile Özal, durumu kamuoyuna “1 koyup üç almak” şeklinde sundu. Ancak hatırlanacağı gibi dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay buna direndi ve şerefli bir şekilde istifa etti.
TSK’nın ABD planına bu ikinci direnişi TSK’nın yeni yönelimiydi.
TSK ABD’NİN HİZASINDAN ÇIKTI
Pentagon-Genelkurmay ilişkileri önemli bir rota değişikliğine girmişti. Gelecek 50 yıl planı için bu rota değişikliğini engellemek isteyen ABD, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’i bile şehit etmişti!
Ancak TSK, Türkiye Cumhuriyeti’in üniter yapısını sürdürebilmek için bu plana direnmek zorundaydı. Bu zorunluluk, TSK içinde de zaman zaman sert mücadelelere neden oldu. TSK da bu plana direnecek bir 20 yıllık komuta kademesi şekillendirmeye çalıştı. Kısmen başarılı da oldu.
ANKARA-WASGHİNGTON SAVAŞLARI
ABD’nin ikinci Irak saldırısına kadar (2003) geçen süre içinde, Ankara ile Washington arasında Irak’ın kuzeyinde adı konulmamış bir savaş yaşandı. O döneme ilişkin sonuçları bakımında önemli iki farklı olayı hatırlamakta fayda var:
- Türkiye, Barzani ve Talabani’yi yanına alarak Ankara sürecini başlattı. Türkiye’nin “ikili iktidar yapısı” nedeniyle ABD önce sürece dahil oldu, ardında Ankara sürecini baltalayıp, Barzani ve Talabani ile Wasahington sürecini başlattı.
- TSK, Başbakan Çiller’e bile başladıktan sonra duyurduğu, stratejik öneme sahip Çelik harekatını yaptı. Mart 1995’teki harekatı engellemek isteyen ABD, 12 Mart’ta Gazi Mahallesinde provokasyon yaptı. Alevi-Sünni çatışma kartını masaya yatıran ABD, harekatı engelleyemedi. TSK’nın 36bin askerle yaptığı bu harekat neticesinde, ABD eğittiği 5000 peşmergeyi Guam adasına kaçırmak zorunda kaldı!
Bu iki olaydaki gibi, bazen ABD’nin lehine bazen de Türkiye’nin lehine sonuçlanan olayular yaşandı.
BU KEZ DE BOP DAYATMASI
ABD’nin ikinci Irak işgaliyle birlikte, BOP Projesi kapsamında kukla devlet dayatması yine yapıldı. TSK yine direndi. 1 Mart tezkeresi bu direnişin en önemli sonuçlarından biridir.
TSK içinde de 1 Mart tezkeresi konusunda fikir ayrılıkları vardı. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök 1 Mart tezkeresinin geçmesini isterken, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman ve Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur tezkerenin geçmesine karşıydı.
Türk-Amerikan ilişkileri açısında kırılma noktası yaratan bu tezkere, aynı zamanda içerdeki kuvvetler açısından da turnusol kağıdı vazifesi gördü.
Kısaca özetlediğimiz bu sürecin son döneminde, ABD Türkiye’siz BOP’u icra edemeyeceğini bildiği için tekrar Türkiye’ye abandı. Türkiye abanmak aynı zamanda öncelikle TSK’ya abanmak anlamına geliyordu. Çünkü iktidarı zaten elinde tutuyordu. ABD, iktidar eliyle yaptırdığı ilk atağında, yani “Şemdinli İddianamesi”nde duvara çarptı. TSK’nın başını çete lideri yapma teşebbüsü o günkü konjonktür içerisinde çabuk etkisizleştirildi.
ŞEMDİNLİ OLMADI ERGENEKON VERELİM!
Ancak TSK’yı yani Türkiye’yi BOP’a razı etmek Washington açısında olmazsa olmazdı ve ABD bu nedenle, yine iktidar eliyle ikinci saldırıya geçti: Ergenekon Tertibi!
Tertibi daha çıplak hale getirmek için birkaç önemli ayrıntıyı hatırlatalım:
- ABD planlarına göre hareket eden TSK döneminde Özel Harp Dairesi vardı, meşhur Kontrgerilla; gizli, üzerine gidilemeyen! ABD planlarına direnen TSK döneminde ise Özel Harp Dairesi lağvedildi, yerine Özel Kuvvetler Komutanlığı ÖKK kuruldu. ÖKK kurulduğu günden bu yana devamlı saldırı altında. Adı yolsuzlukla anılmaya çalışılındı, olmadı; adı derin devlet operasyonel kuvveti olarak anılmaya çalışılındı, olmadı! ABD’ye çalışan Özel Harp Dairesi “koruma” altındayken, Türkiye’nin ÖKK’sı “saldırı”ya uğradı!
- ABD planlarına göre hareket eden TSK döneminde, JUSMMAT, yani ABD’nin Türkiye’deki askeri yapısı Türk Karargahı’ndaydı. ABD planlarına direnen TSK döneminde ise JUSMMAT (şimdiki ODC) Türk karargahından atıldı! Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanlığı döneminde ABD’nin Türk Genelkurmayı içindeki ofisi kapatıldı, subayları dışarı atıldı!
- ABD planlarına göre hareket eden TSK döneminde, Washington “bizim oğlanlar becerdi” diyerek 12 Eylül’ü yaptırtmıştı. ABD planlarına direnen TSK döneminde ise Wasgington “Türk Ordusu hizadan çıktı” saptamasını yapıyor! Yeri gelmişken soralım: Darbe karşıtı olduğunu söyleyenler, darbeci avına çıkanlar neden Kenan Evren’e savaş açmazlar; neden ellerinde yetki varken bu konuda TBMM’de araştırma komisyonu açılmasını istemezler?! Emekli generaller Eruygur ve Tolon’u, darbeye teşebbüs ettiklerini iddia ederek “asmaya” yeltenenler, neden bizzat darbe yapan Kenan Evren’e dokunamazlar?!
Yanıt basit! Evren, ABD adına darbe yaptı. Eruygur ve Tolon ise ABD’ye direndi!
TERTİBİN MİMARI AKP DEĞİL ABD!
Ergenekon tertibi için düğmeye aslında çok önceden basılmıştı. Habercilikte saygın bir yeri olan NOKTA dergisinin el değiştirtilip “darbe günlükleri”yle doldurulması, Medya’da tehditle el değiştirme operasyonları, bugünler için yapılmıştı! Wasginton’un Milliyet Temsilcisi Yassemin Çongar ile “memleketi bir kadın memesine satarım” diyen Ahmet Altan’ı, NOKTA operasyonunu yönetme görevi verilen Alper Görmüş’le Fethullahçı Polis Akademisi Öğretim Üyelerini TARAF gazetesinde birleştiren nedir? Demokrasi mi? ABD mi?
Kaldı ki en somutunu bizzat Abdullah Gül’ün “kankası” Fehmi Koru söyledi: “Ergenekon’u tasfiye operasyonu, Bush-Tayyip Erdoğan görüşmesinde kararlaştırıldı” (Kanal / konuşması 28 Ocak 2008 ve Yeni Şafak’taki yazısı 1 Şubat 2008)
Aslında, tek başına sözde iddiada yer alan “saçmalıklar” bile hazırlığın bu topraklarda yapılmadığını gösteriyor. Ayakları bu topraklara basmayanların hazırlığıyla, Cumhuriyet gazetesi, başyazarı İlhan Selçuk ile Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a bombalatılıyor; Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Uğur Mumcu, yine başyazarı İlhan Selçuk’a öldürttürülüyor; ADD Genel Başkanı Ahmet Taner Kışlalı, ADD Genel Başkanı Şener Eruygur’a öldürttürülüyor… İddianamede olduğu iddia edilerek sızdırılanları okudukça saçmalıkların sınırının olmadığı görülür...
Evet Ergenekon tertibinin mimarı AKP değil ABD’dir. Ergenekon tertibini bizzat ABD yönetiyor. Mart ayı başında Ankara’daki ODC binasına yerleştirilen 35 kişilik ABD ekibinin yönettiği bir operasyonla karşı karşıya Türkiye.
Ve bu dönemde bir değişiklik daha göze çarpıyor: Cumhuriyeti yıkmak için sahte demokrat kimliği taşıtılanlar, şimdi de demokrasiyi yıkmak için sahte hukukçu kimliğiyle dolaştırılıyorlar!
Türkiye bir yol ayrımına geldi.
Türkiye ya ABD’ye teslim olup bölünecek, ya da direnip kazanacak!
Türkiye artık NATO’dan çıkmalı, İncirlik’i kapatmalı, AB ile imzaladığı katılım Ortaklığı Belgesini yırtıp atmalı, özelleştirmeleri durdurmalı, stratejik öneme sahip kurumları hemen yeniden kamulaştırmalı, Güneydoğu’da toprak reformu yapmalı, tarımı tasfiye eden yasaları iptal etmeli, IMF ve Dünya Bankası’na Rusya ya da Malezya gibi rest çekmeli, milyarlarca dolar zarar yaratan Gümrük Briliğini iptal etmeli, Rusya-İran-Çin gibi Avrasya ülkeleriyle kader birliği yapmalı, ABD adına Afganistan ve Lübnan’a gönderdiği askerlerini geri çekmeli ve hepsinden önemlisi tüm bunları yapabilecek bir hükümeti bağrından çıkarmalıdır.
Mehmet Ali Güller
17 Temmuz 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
haklısıınız da bunları yapabilecek bir hükümet yok. insanımız maalesef dindarlığa bakıyor. ama o din maskesinin altında neler yatıor onu görmüyor. :(
YanıtlaSil