Yeni öyküyü de Egemen Bağış patlattı: Meğer Tayyip Erdoğan, ABD’nin 4 Temmuz 2003’de, Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçirdiği onur kırıcı olayda, ne kahramanlıklar yapmış..!
Egemen Bağış aynen şöyle söylüyor: “O askerlerimizin orada içerisine düştüğü durumdan sonra Başbakanımız dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile görüştüğünde, ki o gün ulusal tatil günüydü ve zorla buldurduk tatil yaptığı yerden... 4 Temmuz ABD’nin bağımsızlık günüydü, 'Bizim çocukları çabuk serbest bırakın' dedi. Cheney, 'Sayın Başbakan emin olun ki durumları çok iyi' dedi. Başbakanımız dedi ki 'Ben hapis yatmış biriyim. Gözaltında, hapiste olan kişinin durumunu bana anlatmayın bunu kabul edemem, çabuk o çocukları serbest bırakın' dedi ve onları Başbakanımız kurtardı.”
Erdoğan’a atfedilen kahramanlık öyküsünün özeti şu: Erdoğan Cheney’ye posta koymuş ve askerlerimizi kurtarmış!
Erdoğan ve kurmayları, alemi balık hafızalı sandıkları için yerel seçimler öncesinde bir de bu hikayeyi uydurdular!
Egemen Bağış, Erdoğan’ın Cheney’yle yaptığı bu konuşmanın yalanlanamayacağını düşünüyor çünkü AKP iktidarında devlet adamlarıyla yapılan görüşmelerde tutanak tutulmadı, tutulmuyor…
Gelin biz de Erdoğan’ın 4 Temmuz’daki gerçek hikayesini hatırlatalım o zaman…
Öncelikle Erdoğan’ın Cheney’ye “posta koymasıyla” o gece (4 Temmuz 2003 Cuma) askerlerimiz serbest bırakılmadı. O gece havaalanında tutuklu halde bekletilen 3 subay ve 8 astsubayımız ertesi gün yani 5 Temmuz Cumartesi günü sorguya alındı. Sorgunun ardından askerlerimiz başları çuvallı olarak helikopterlerle Bağdat’a götürüldü. Askerlerimiz 6 Temmuz 2003 Pazar günü, bir de Bağdat’ta sorgulandı.
Bu arada 5 Temmuz’dan itibaren Türk milleti görülmedik eylemlere, protestolara imza atıyordu. Milletin ABD’ye karşı tepkisi had safhadaydı.
Bu şartlar altında ABD, askerlerimizi 7 Temmuz 2003 Pazartesi sabahı serbest bıraktı!
Yani Egemen Bağış’ın uydurduğu gibi askerlerimizi o gece telefon konuşmasıyla Erdoğan kurtarmadı! O telefondan tam üç gün sonra askerlerimiz serbest kalabildi.
AKP hükümeti ve Tayyip Erdoğan, milletimizin onurunu kıran bu olaya karşı ABD’ye hesap soramadığı gibi milletimizin onurunu daha da kırdı: “ABD’ye nota verilecek mi” diye soran gazetecilere de, “Ne notası, müzik notası mı veriyoruz?” yanıtını veren Erdoğan, milletimizin hassasiyetiyle dalga geçti.
Peki dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bu süreçte neler yaptı? Gül, programını hiç bozmadı ve Kayseri’ye mantı yemeğe gitti. Orada gazetecilerin olayla ilgili sorularına da “lokal bir olay” yanıtı vererek küçümsedi!
Sırf yerel seçimlerde yelken şişirebilmek için böyle bir hikaye nasıl uydurulur? Türkiye’yi yönetme iddiasındaki bir parti böyle bir komediye nasıl imza atar? Sorular çoğaltılabilir.
Ama şu süreçte yanıt tektir: Goethe’nin dediği gibi “çözümde yer almayanlar, problemin bir parçası olurlar”.
Haydi çözüme..!
Mehmet Ali Güller
7 Şubat 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder