3 Haziran 2009 Çarşamba

ABD ile PKK pazarlığı yapılamaz!

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ eşzamanlı olarak Washington’dalar. İkisinin gündemi de PKK!
Davutoğlu, ABD ile sorunun siyasi yönünün pazarlığını yapıyor; Org. Başbuğ da maalesef güvenlik boyutunun pazarlığını…
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçen haftaki Kırgızistan ve Tacikistan ziyaretleri de aynı “strateji”nin parçasıydı.
Önce sorunun teorik boyutunu belirtelim. ABD, Obama’lı dönemde, yeniden uygulayabilmek için BOP’a revizyon yaptı. Aslında revizyon, Bush’un son döneminde zaten başlamıştı. Bu revizyona göre ABD’nin “Avrasya Hâkimiyet Projesi”nin ağırlık merkezini artık AfPak diye isimlendirdikleri Afganistan-Pakistan hattı oluşturuyor. Obama bu nedenle, hem Irak hem de İran politikasında iki yeni değişiklik uyguluyor.
ABD Irak’tan Irak’ın kuzeyine çekiliyor
ABD, Irak’tan çekilme takvimi açıkladı. Tabi bu çekilme, ABD’nin tümden Irak’ı terketmesi anlamına gelmiyor. ABD, esas olarak Irak’ın güneyinden ve ortasından, Irak’ın kuzeyine yani “güvenli bölge”ye çekiliyor. Mevcut askeri varlığının bir bölümünü Irak’ın kuzeyinde tutmayı sürdürecek. İşgalin hemen ardından Irak’ın kuzeyinde yapımı başlatılan devasa üs, ABD’nin bölgedeki yeni “saldırı merkezi” olacak.
2007’de başlayan ve sadece “istihbarat paylaşımı”nı esas alan PKK’ya karşı Türkiye-ABD-Irak işbirliği de, aslında ABD devletinin bu stratejisi temelinde okunmalıdır. ABD, politik yönelimine uygun olarak, Türk Ordusu’na sınırlı istihbarat vermiş, sınırlı işbirliği yapmış ama karşılığında Türk Devleti’nden “Kürt Sorunu”nda “Kukla Devlet”i tanıma hedefli çözüm mutabakatı almıştır!
Cumhurbaşkanı Gül’ün 2009’u çözüm yılı ilan etmesi de, tarihi fırsatı kurumlar arası işbirliği ve mutabakat diye tanımlaması da bu gerçeklik temelinde yorumlanmalıdır.
ABD, İran’a yumuşuyor
ABD, yukarıda özetlediğimiz “Avrasya Hâkimiyet Projesi” temelinde yaptığı değişiklik gereği, daha önce “şer ekseni” ve “terörist devlet” ilan ettiği İran’la da yumuşama dönemine girdi. İki ay önce Nevruz nedeniyle İran halkı ve liderliğini kutlayan Obama, şimdi de 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nü fırsat bilerek İran’a sıcak mesaj yolluyor. ABD, 4 Temmuz Bağımsızlık Günü kutlamalarına İranlı diplomatları da davet etti. (Hürriyet, 3 Haziran 2009)
ABD aslında zorda
“Avrasya Hakimiyet Projesi”nin ağırlık merkezini Afpak (Afganistan-Pakistan) hattı olarak belirleyen ABD aslında çok güç durumda. ABD, stratejisi açısından çok önemli bir yere sahip olan Kırgızistan’daki üssünü daha önce kapatmak zorunda kalmıştı. Çin ve Rusya’nın bölgesel ağırlığı, ABD’nin askeri varlığına büyük darbe vurmuştu. Bişkek’teki ABD üssü, Afganistan operasyonun da ana üssü idi.
Keza, Gürcistan konusunda Rusya duvarına çarpan ABD, Kafkasya koridoru açısından da büyük sıkıntı yaşıyor.
Gül’ün ABD ile mutabakatı
Nisan ayında Türkiye’yi ziyaret eden Obama’nın ajandasında yer alan en önemli gündem maddelerinden biri de bu sıkıntıları giderecek “ortak” hamleler üzerinde mutabık kalabilmekti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Afganistan gündemli Kırgızistan ve Tacikistan ziyaretleri, işte bu mutabakatın sonucudur.
Gül, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev ile yaptığı ikili görüşmenin ardından şu açıklamayı yapmıştı: “Gerek ikili ilişkilerimizde, gerek çok taraflı ilişkilerimizde istişare içinde, ortak çalışma azmi içinde olduğumuzu tespit ettik. Özellikle Afganistan’ın istikrarına çok önem verdiğimiz ve bu konuda her türlü yardımı yapmamız gerektiği kanaatini paylaştık”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un Washington temasları da aynı mutabakatın bir izdüşümü olarak okunuyor.
Özel nokta nedir?
Türk Amerikan Konseyi’nde konuşan ABD Genelkurmay Başkanı Org. Mike Mullen’in sözleri bu bakımdan oldukça anlamlı: “İlker, PKK konusunda benim üzerimde çalışıyor. Ben de Pakistan konusunda onun üzerinde çalışıyorum. Çünkü Türkiye'nin Pakistan ile çok iyi ilişkileri var. Ve Afganistan ile de çok iyi ilişkileri var”. (Vatan, 2 Haziran 2009)
Türk Amerikan Konseyi’nin yıllık konferansında, Org. Mullen’dan önce konuşan Org. Başbuğ da, “PKK’yı bitirmek için özel bir noktadayız” dedi. (Vatan, 2 Haziran 2009)
Gerek Org. Bağbuğ’un gerek Org. Mullen’ın konuşmaları, çok ciddi bir pazarlığın yapıldığını gösteriyor.
ABD, bizzat terörizmin kaynağıdır!
Terörle ve teröristle mücadele için öncelikle terörizmin kaynağı tespit edilmelidir! Terörizmin kaynağını belirlemeden yapılacak mücadele, bir 25 yıla daha, binlerce şehide ve milyarlarca TL’ye daha sebep olacaktır!
Terörizmle mücadele etmek için, terörizmin kaynağıyla işbirliği yapılamaz! Yapıldı sanır, yanılırız!
Terörizmin kaynağının ABD olduğunu belirlemek için daha ne olması gerekiyor? Çekiç Güç’ün bizzat Kukla Devlet’e ve yıllarca PKK’ya hamilik yaptığı hatırlanmıyor mu? Çekiç Güç’e bağlı helikopterlerin PKK’lılara yardım malzemesi attıkları unutuldu mu? ABD’li askerlerle PKK’lıların Kandil’de yaptığı görüşme fotoğrafları devlet kayıtlarından yırtılıp atıldı mı? Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in helikopterinin iki kez düşürülmeye çalışılmasının ardından Çekiç Güç merkezine çekilen uyarı mesajları TSK kayıtlarından silindi mi? Ya da ABD’nin daha sonra Bitlis Paşa’yı, uçağını düşürerek bizzat öldürdüğü bunca kanıta rağmen hala mı anlaşılamıyor? Batırılan gemilerimiz, kafasına çuval geçirilen subaylarımız… Daha nasıl kanıt gerekiyor?
ABD ne zaman Irak’a girse, PKK büyüyor!
PKK terörünün en çok tırmandığı iki dönem ne zamandır? Birinci dönem 1991-1995 yıllarıdır. İkinci dönem de 2003 sonrasıdır. Her iki dönemin belirleyici özelliği nedir? Her iki dönem de ABD’nin bölgeye girdiği dönemdir.
1991 ABD’nin 1. Körfez Harekâtı’nın takvimidir. ABD, harekâtın ardından Irak’ın kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan etmiş ve bölgeye yerleşmiştir. ABD bölgeye yerleştikten sonra da PKK terörü tırmanmıştır.
2003 de, ABD’nin Irak’ı işgal ettiği tarihtir. ABD, Irak’a yerleşmiş, tüm denetimi ele geçirmiş; ancak PKK, ABD’nin kontrolü altındaki bölgede büyümüş, serpilmiş, Türkiye’ye ve İran’a karşı terörü tırmandırmıştır!
Bu gerçek bile Türk Devleti tarafından tespit edilemiyor mu? Devletin “merkezi kurumları” cemaat eldivenli “Ergenekon tertibi” korkusuyla, analiz bile yapamaz hale mi getirildi?

Mehmet Ali GÜLLER
3 Haziran 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder