1 Eylül 2009 Salı

2S: Sarmal Siyaset

“Kürt açılımı”, önce “demokratik açılım” oldu, ardından “milli mutabakat açılımı” oldu. DTP köpürdü, “dağ fare doğurdu” dedi; kimi Kemalist kesimler rahatladı, “yapamazlar” diye sevindi…
Gül’ün Mart 2009’da başlattığı ve “tarihi fırsat” diyerek gazladığı süreç, kimimize göre artık tıkandı… mı?
Milletçe Ağustos’un son günü tam bunları düşünüyorduk ki, bu kez Ermenistan’la anlaşmaya varılan protokol gündeme düştü!
Halbuki Nisan’da “o defter kapandı” yorumları yapılıyordu…
Tıpkı ondan hemen önce Kıbrıs meselesi kapandı sanıldığı gibi…
***
İşte bu AKP’nin sarmal siyasetidir.
K.Irak, Kıbrıs ve Ermenistan…
Üç önemli mesele.
Döne döne önümüze çıkıyor üç mesele. 7 yıldır sıra sıra önümüzdeler. Ve milletçe her seferinde, “denediler ama beceremediler” diyip rahatlıyoruz.
Halbuki bir muhasebe çetelesi gibi alt alta yazsak, her sarmalda bir şeyler verdiğimizi görürüz…
Tam KKTC’ye yönelik saldırıyı püskürttüğümüzü sanıyoruz ki, bir bakıyoruz Ermenistan meselesinde gol yemişiz!
Tam Ermeni meselesiyle ilgili saldırıları püskürttüğümüzü sanıyoruz ki, bir bakıyoruz K. Irak’tan kazık yemişiz!
Tam K. Irak meselesiyle ilgili saldırıları püskürttüğümüzü sanıyoruz ki, bir bakıyoruz KKTC meselesinden hançerlenmişiz!
***
Sarmal siyaset böyledir. İnsanın başı döner. O döngü içinde de çetele iyi tutulmaz. Bir bakmışsın ki, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş.
Baş dönmesine karşı pusula görevi gören ilk ve en önemli kılavuzumuzu unutmamamız gerek bu yüzden: Abdullah Gül’ün ABD’yle imzaladığı “2 sayfalık 9 maddelik” gizli anlaşma.
Hani Gül Başbakan’ken Powell’la imzaladığı, aylar sonra Sabah gazetesinden Sedat Sertoğlu’yla söyleşisinde ağzından kaçırdığı gizli anlaşma…
Orada tek tek her şey yazıyor.
Döne döne o anlaşma maddeleri uygulanıyor.
İki ileri bir geri…
Ama uygulanıyor!
Ve millet memleketine sahip çıkmadıkça da, milli devlet adım adım yıkılıyor…
***
Baksanıza, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a yanıtına.
Baydemir, teröristlere teslim olmaları çağrısı yapan Org. Başbuğ’un ‘Adalete güvenin gelin teslim olun’ sözlerine karşı çıkmış ve şöyle demiş: “Gelin ‘adalete güvenin, adalete sığının’ diyorlar. Hangi adalete güveneceğiz?”
Pervasızlığın boyutu, avukatlığa soyunmayı bile geçmiş!
Diğer yandan Aysel Tuğluk, 1 Eylül’e yakışır konuşmuş!: “Süreci tıkarsanız, ayrılmayı tartışırız”.
İşte sonuç budur. Açılımın kendisi, yöntemi, ele alınış biçimi… Psikolojik Savaş’ın en müstesna örneğidir..
Ekranlardaki en “birlikçi” yorumcular bile farkında olmadan, “biz-onlar”, “Türk-Kürt” diyerek nesnel olarak bölünmeye hizmet ediyorlar.
***
Sarmal siyasetten çıkmadan, AKP’den kurtulmadan, milli bir strateji belirlemeden, milli bir hükümet kurmadan…
Olmaz!

Mehmet Ali Güller
1 Eylül 2009

1 yorum: