10 Mayıs 2010 Pazartesi

Türk-Rus İttifakı

Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in Türkiye ziyareti 15 yıldır artan ivmeyle yükselen Türk-Rus ilişkilerinde yeni bir sıçrama noktası oluşturacak.
Ziyaret öncesi açıklama yapan Medvedev, Türk-Rus ilişkilerinin çok boyutlu stratejik ortaklık düzeyine çıktığını ilan etti. Türkiye ziyareti sırasında “uluslararası barışın, istikrarın ve güvenliği sağlanması için dış politika adımlarının birlikteliğini” sağlayacaklarını vurgulan Medvedev, “Türkiye bölgesel ve uluslararası konularda bizim en önemli ortaklarımızdan biri” dedi.
M. Kemal’den Lenin’e… 90. Yıl
Mustafa Kemal’in Lenin’e yazdığı 26 Nisan 1920 tarihli mektupla başlayan ve 3 Haziran’da resmiyet kazanan Türkiye – Sovyet Rusya ilişkilerinin 90. yıldönümüne denk gelen bu ziyaret, bölgesel açıdan da büyük önem kazanıyor. 5 gün içinde sırasıyla Beşar Esad’ın Türkiye’ye, Medvedev’in de önce Suriye’ye sonra Türkiye’ye gelmesi Ankara-Moskova-Şam eksenli gelişmelerin somut ifadesidir.
Gül’ün geçen yılki Moskova ziyareti sırasında imzalanan ortak deklarasyonla, “çok boyutlu ortaklığın derinleştirilmesi” hedeflenmişti. İki ülke bu hedef doğrultusunda anlaşma çeşitliliğine gidiyor.
Medvedev’in ziyareti sırasında imzalanacak anlaşmalar arasında şunlar var: İçişleri Bakanları arasında güvenlik alanında işbirliğinin geliştirilmesi, hava ulaşımının geliştirilmesi, Samsun-Kavkaz limanları arasında feribot seferlerinin yapılması, Ankara ve Moskova’da karşılıklı kültür merkezlerinin açılması, 30 günlük ziyaretler için vize muafiyeti, Türkiye üzerinden Rusya Federasyonu’na giriş yapacak yabancılar için geri kabul anlaşması.
İki ülke arasında kurulan “Üst Düzey Stratejik İşbirliği Konseyi”nin ilk toplantısı da Ankara’da yapılacak. Konsey Ankara-Moskova hattının önüne “ekonomik ilişkiler, siyasal konular ve toplum forumu”ndan oluşan üç aşamalı stratejik yol haritası koyacak.
Birinci Aşama - Ekonomik ilişkiler
Son 5 yılda Türkiye-Rusya ticaret hacmi 8 kat artarak 40 milyar dolara çıktı. Rusya Türkiye’ye doğal gaz (yüzde 42) ve petrol-petrol ürünleri (26) ağırlıklı ihracat yaparken, Türkiye de Rusya’ya tekstil ürünleri (yüzde 20), demir-çelik ürünleri (yüzde 16), sebze-meyve (yüzde 12) ihraç etmektedir. İki ülke, ticaret hacmini 100 milyar dolar seviyesine çıkarmayı hedeflemektedir. Öte yandan ticarette Dolar yerine Ruble ve Lira kullanımı konusu da iki ülkenin gündemindedir.
İki ülke arasındaki enerji gündemini kısaca anımsarsak;
1.. Rusya 1984 yılında imzalanan anlaşmayla, Ukrayna-Romanya-Bulgaristan üzerinden gelen boru hattından, Türkiye’ye 1987’de gaz ihracatı başlattı.
2.. 2005 yılında Mavi Akım imzalandı.
3.. Rusya 2009 yılında kendi projesine (Burgas-Dedeağaç) rakip olarak gördüğü Samsun-Ceyhan boru hattına petrol vermeyi kabul etti.
4.. Türkiye de bu gelişmenin karşılığı olarak Nabucco’nun alternatifi olan Güney Akım boru hattının Türk karasularından geçmesine yeşil ışık yaktı.
5.. Putin’in 2009 Ağustos’undaki Ankara ziyareti sırasında Mavi Akım-2 hattının inşası, Türkiye’de yer altı depolarının oluşturulması (Tuz Gölü) ve nükleer santral inşası konusunda mutabakata varıldı.
6. Rusya Enerji Bakanı Sergey Şmatko, Abdullah Gül’ün geçen yılki Moskova ziyareti sırasında iki ülkenin önümüzdeki dönem gündeminde 60 milyar dolarlık enerji anlaşması bulunduğunu açıklamıştı. Şmatko, bu anlaşmalardan birinin 20 milyar dolarlık 4 üniteli Nükleer Elektrik Santrali olduğunu belirtmişti.
İkinci Aşama - Siyasal-Askeri konular
Ankara-Moskova arasındaki siyasal konuların esasını Karadeniz, Kafkaslar, Ortadoğu, Orta Asya, uluslararası ve bölgesel örgütler oluşturmaktadır.
Ankara’nın 2005 yılında Başbakan Erdoğan üzerinden deklare ettiği “Dünyada istikrarın korunmasına ilişkin konular da dâhil olmak üzere, bölgedeki duruma ilişkin görüşlerimiz tamamıyla örtüşmektedir” açıklaması Ankara-Moskova siyasal hattının temelini oluşturmaktadır.
1.. Rusya Çin’le birlikte Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmasını arzulamaktadır. ŞİÖ’nün Orta Asya’ya hâkim olmak isteyen ABD karşısındaki bölgesel ağırlığı her geçen yıl hem niceliksel olarak (üye ve gözlemci üye sayısı artışı) hem de niteliksel (tarihi Rus-Çin askeri tatbikatları) olarak artmaktadır. Dahası, ABD Orta Asya’yı ele geçirme hedefinin merkezine koyduğu Afganistan’da yenilmektedir. Afganistan işgalinin askeri merkezi olan Kırgızistan-Manas üssü meselesi en kritik konu olarak geçen ay ŞİÖ lehine gelişmiştir.
2.. Türkiye Rusya’nın İslam Konferansı Örgütü İKÖ’ye gözlemci üye olmasını sağlamıştır. Rusya’nın başvurusuna, “ileri de Hindistan da başvurabilir” gerekçesiyle karşı çıkan Pakistan’ın tavrı Ankara’nın bastırmasıyla değiştirilmiştir.
3.. Türkiye Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü üyeliğine de açık destek vermiştir.
4.. Putin’in batıyı, 40 yıldır bağımsız olan KKTC’yi tanımayarak çifte standart uygulamakla suçlaması, Moskova’nın Kıbrıs meselesindeki yeni tutumun temelini oluşturmaktadır. Rusya 2004 yılında KKTC ile doğrudan teması başlatmıştır. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat’la görüşmesi Moskova’nın Ankara’ya somut desteği olarak yorumlanmıştır. Türkiye’deki Avrasyacıların katkılarıyla yürütülen birkaç heyetler arası görüşme de mevcuttur. Ankara Kıbrıs konusunda Moskova’dan daha fazla adım belemektedir.
5.. Rusya Parlamentosu alt kanadı Duma’nın 1995 ve 2000 yıllarında kabul ettiği sözde soykırımı kabul eden kararlar o tarihten bu yana dondurulmuştur. Kaldı ki Ankara, Duma’nın aldığı kararı başka ülkeler ve Avrupa Parlamentosu kararlarıyla kıyasladığında “daha yumuşak içeriğe sahip” şeklinde değerlendirmektedir.
6.. İki ülke hem Gürcistan hem de Ankara’nın önerdiği “Kafkas İşbirliği ve İstikrar Paktı” konusunda da görüş birliği oluşturma gayretindedirler. Özellikle Gürcistan konusu, Ankara ve Moskova’nın “Karadeniz güvenliği” eksenli bakış açılarının merkezine oturmaktadır.
Öte yandan Dağlık Karabağ sorunu da iki ülkenin sıcak gündemindedir. Rusya’nın Bakü Büyükelçisi Vladimir Dorohin, Medvedev’in ziyareti sırasında Güney Kafkasya’nın güvenliği konusunun ve Dağlık Karabağ Sorunu’nun gündeme geleceğini açıkladı.
7.. Ankara ve Moskova Karadeniz konusunda da ortak tavır sergilemektedir. Rusya’nın, ABD-NATO’nun Karadeniz’e girmesine karşı olan tutumu ile Türkiye’nin Montrö’nün değişmesini istemeyen tutumu ortak tavır belirlemenin temelini oluşturmuştur. ABD-NATO’nun Karadeniz’e sızma girişimlerine iki ülke birlikte engel olmaktadır. Blackseafor bu bakımdan önem kazanmaktadır. Öte yandan iki ülke ayrıca Karadeniz Ekonomik İşbirliği KEİ Örgütü’nü daha etkin hale getirme kararı da almıştır.
8.. Ankara ve Moskova, ABD tehdidi altındaki İran konusunda da paralel tutum almaktadır. Ankara ve Moskova sorunun barışçıl yollarla çözülmesi konusunda tavır belirlemiştir.
9.. Her iki ülke ABD işgali altındaki Irak’ın parçalanmasına karşı “Irak’ın toprak bütünlüğü” tavrını sürdürmektedir.
10.. 90’lı yıllarda Türkiye’nin Rus silah ve helikopterleri almasıyla başlayan askeri işbirliği, Türkiye’nin NATO üyeliğinden dolayı istenen hızla ilerleyememektedir. Moskova bu konudaki görüşünü de açık bir şekilde Savunma Bakanı Sergei İvanov aracılığıla dile getirmiştir: “Türk Ordusu’nun NATO standartlarını kabul etmesi ile ABD ve diğer Batılı ülkelerin ortaya koyduğu sert rekabetin askeri işbirliğimizi kısıtladığını söylemeliyim. Bu ülkelere Türkiye’deki askeri ve siyasi çevrelerde belirli bir sempati duyulduğunu da kabul etmek gerekiyor”.
Rus Donanma Komutanı Amiral Vladimir Vısotski’nin 2008’deki Türkiye ziyareti sırasında Rus ve Türk denizcilerinin eylemlerinin koordine edilmesi, Karadeniz’deki ortak faaliyetlerin biçim ve yönlerinin artırılması, bölgedeki kolektif güvenlik geliştirilmesi konusunda mutabakat oluşturulması askeri işbirliğine belli bir düzeyde ivme kazandırmıştır. Yine aynı yıl içinde bir Rus şirketinin tanksavar ve füze satış ihalesini kazanması gelişmeyi daha da ivmelendirmiştir.
Üçüncü Aşama –Toplum Forumu-Kültürel konular
Türkiye’nin 2007’yi Rusya Kültür Yılı ilan etmesi, Rusya’nın da 2008’i Türkiye Kültür Yılı ilan etmesi kültürel ilişkilerin seviyesini artırmıştır. Üniversiteler ve arşivler arasında işbirliği sağlayan anlaşmaların imzalanması ile öğrenci ve öğretim görevlisi değişim programlarının kabulü kültürel işbirliğinin akademik boyutunu oluşturmuştur.
Putin’in son ziyareti sırasında imzalanan “kültür, sanat, bilim, eğitim, spor gibi alanlardaki işbirliği protokolleri”nin hayata geçmesi, işbirliği boyutunu daha da geliştirecektir.
Öte yandan Rusya’nın yıllık 3 milyon turistle, Türk turizminde ilk sıraya yerleştiğini de belirtelim.
AKP’nin tutumu
Başbakan Erdoğan’ın mevcut ilişkileri “stratejik ortaklık” olarak ilan etmesi bir niyet ifadesi midir? Yoksa ABD’nin açık desteğiyle iktidar olan ve BOP eşbaşkanlığı görevini yürüten Tayyip Erdoğan politika mı değiştirmektedir?
Sorunun yanıtını 4 parametreyle açıklayabiliriz.
1.. Öncelikle Türk-Rus ittifakının kaynağını ABD tehdidi oluşturmaktadır. 1989-1991 kırılmaları sonası, Ankara ile Moskova arasında zorunlu bir köprü oluşturmuştur. Özellikle 28 Şubat sürecinde ivmelen ikili işbirliği, bir “devlet politikası”nın gereğidir. Hükümetler bu devlet politikasını uygulamaktadır. MGK eski Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç’ın, Türkiye-Rusya-İran ittifakı şeklinde özetlenebilecek önerisi unutulmamalıdır!
2.. Türkiye’de yüzde 84’lere çıkan ABD aleyhtarlığı ile 90’ların ortalarından itibaren yükselişe geçen Ulusalcılık ve Avrasyacılık, Washington’u yeni bir siyaset izlemeye itmiştir. Ankara-Moskova yakınlaşmasını engelleyemeyecek olan Washington-AKP, “dışında kalmaktansa, içinden etkileme” yolunu zorunlu olarak seçmiştir.
3.. Siyaset dışında ticaret şartları da AKP’yi Moskova’yla yakınlaşma siyasetini sürdürmeye zorlamıştır. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun dile getirdiği “Günümüzde Türk-Rus ilişkilerini Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi sınırlandıracak hiçbir engel kalmamıştır. Türkiye ve Rusya, geçmişte Almanya ve Fransa’nın başardığını başarabilir” şeklindeki sözler iki ülke ilişkilerinin gelişmesinde sınıfsal şartların da varlığına işarettir. TOBB dışında aralarında TÜSİAD üyelerinin de olduğu 200’ü aşkın şirket Rusya’da büyük hacimli işler yapmaktadır.
4.. Diğer yandan AKP hükümeti, zorunlu uyguladığı Moskova politikasını aynı zamanda batıyla ilişkilerinde de bir denge ve koz aracı olarak değerlendirmektedir.
Sonuç
Medvedev’in ziyareti Ankara’nın bölgesel ağırlığını artıracak anlaşmalarla doludur. Bölgesel ağırlığı artacak Türkiye de, Rusya’nın desteğiyle Kıbrıs’tan ve Irak’ın kuzeyinden yönelen ABD tehditlerine karşı daha iyi direnecektir.
Orta Asya’yı ele geçirmek isteyen ABD’nin karşısında Türk-Rus-Pers-Arap Seddi inşa edilmeye başlamıştır!

Mehmet Ali Güller
10 Mayıs 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder