Tarih:22 Nisan 2010
Yer: TBMM
Konu: Anayasa Paketi oylaması, 1. Tur, 8. Madde…
Parti kapatmayı olanaksız hale getiren yasa görüşülürken, 330’un altında kalınabileceği, bazı AKP’lilerin çekimser oy kullanabileceği ihtimali ortaya çıkar. Bunun üzerine AKP kurmayları tıpkı “Habur Çadır Tiyatrosu” sırasında olduğu gibi BDP kurmaylarıyla temas sağlar. Önce iki, daha sonra beş milletvekiline ihtiyaç olduğu belirtilir. Beş BDP milletvekili salona girer ve “evet” oyu kullanır. Böylece 8. Madde geçer…
BDP milletvekili Ufak Uras oylamayla ilgili şöyle der: “Paketin 330’un altında kalması, Ergenekon’un zaferi olur”. BDP’nin Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Bilici ise “330’un altında kalınmasından aklıselim sahibi hiç kimsenin mutlu olmayacağını” söyler. Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise aldıkları görevi çok net ifade eder: “Acil kan ihtiyacı olduğu zaman devreye gireriz”.
Tarih: 3 Mayıs 2010
Yer: TBMM
Konu: Anayasa Paketi oylaması, 2. Tur, 8. Madde
BDP, ikinci tur oylamaya katılmaz. AKP’den oylamaya 335 milletvekili katılır. “Tavrınız ne olacak” sorusuna BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız şu yanıtı verir: “Görüyorsunuz, içerde parti kapatma maddesi görüşülüyor ve biz katılmıyoruz. Geçen sefer katıldık ve madde geçti. Bakalım bu sefer ne olacak?”.
Ve 8. Madde 327 oyda kalır. Böylece AKP’nin paketi delinir. 8. Madde’ye oy vermeyen AKP’lilerin Faruk Koca’nın kâğıda yazdığı ve objektiflere yansıyan şu isimler olduğu sanılır: Vahit Erdem, Köksal Toptan, Murat Başesgioğlu, Reha Çamuroğlu, Hilmi Güler, Sadık Yakut, Kürşat Tüzmen…
AKP-PKK pazarlıkları
Peki 10 gün içinde ne olmuştur da, “Paketin 330’un altına düşmemesi görevimizdir” diyen BDP’nin tavrında köklü bir değişiklik olmuştur…
Arada Öcalan, avukatları aracılığıyla açıklama yapmış ve BDP’nin oyuna gelmemesini istemiş dahası “AKP’ye destek vermeyi ahlaksızlık olarak” ilan etmiştir. Pazarlıklar neticesinde isteklerinin tamamını koparamayan Apo-PKK, “Anayasa referanduma da gitse BDP tavrını koymalı” demiştir! Açıklama 2 Mayıs’da basına da yansır ve 3 Mayıs’daki oylamaya BDP katılmaz!
Bu mudur Başbakan Erdoğan’ın her fırsatta diline doladığı “milli irade”?!
Açacağız…
Ama BDP’nin tavır değişikliğinin nedenini de yeri gelmişken kısaca belirtelim.
BDP hem havuç hem sopa
BDP’nin AKP ile ilişkilerinde bu kadar zikzak çizmesinin nedeni “zorunlu müttefiklik” ilişkisindendir. ABD’nin AKP eliyle uyguladığı “Kürt Açılımı”nın bazen “havucu” bazen de “sopası” olmuştur BDP. Tıpkı “Kürt Açılımı” gibi “Anayasa Paketi”nin de gerçek sahibi Washington’dur. Dolayısıyla BDP, AKP’nin iç cephede elini güçlendirebilmesi ve merkezi kuvvetleri ikna (!) edebilmesinin aracı olagelmiştir… PKK, “Kürt Açılımı”nın duruma göre öznesi, duruma göre de nesnesi olmuştur..
TBMM’nin iradesi mi, Öcalan’ın iradesi mi?
Gelelim “milli irade” meselesine…
Hayır, Başbakan’ın “yüzde 47”yi “yüzde 55” yapabilen “matematik açılımı” üzerinde durmayacağız; hatta “yüzde 47”nin TBMM’nin dörtte biri olduğu gerçeği üzerinde de durmayacağız.
Başbakan Erdoğan, ne zaman siyaseten sıkıntılı bir durumla karşılaşsa, hemen “milli irade” söylemine sığınır… Çünkü sandıktan “yüzde 47” çıkmıştır! “Demokrasi” gibi, “özgürlük” gibi, “insan hakları” gibi çarpıtılan ve araç olarak kullanılan bir kavramdır artık “milli irade”.
Başbakan’ın “milli irade” söyleminin gerçek olmadığının ispatı da Anayasa Paketi oylamasıdır. “Özgür bireylerden oluşan milletin, kendisini ilgilendiren sorunlar ile ilgili olarak, başka bir kişiye ve merkeze tabi olmadan kendi özgür iradesiyle karar verebilmesi” anlamına gelen “milli irade” bilinci gerçekten var mıdır AKP’de?
Hadi oyları zarf içinde kontrol edilen AKP milletvekillerinin “iradesi”ni bir yana bırakalım… Ya TBMM’nin 8. Madde ile düşürüldüğü duruma ne diyeceğiz?
Bu oylamada da görülmüştür ki, tıpkı 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi onurlu duruş sergileyenleri saymazsak, AKP paketine yansıyan milletin iradesi değil, ya Erdoğan’ın iradesi ya da Öcalan’ın iradesi olmuştur…
Daha doğrusu, projenin esas sahibinin, yani ABD’nin iradesidir!
Mehmet Ali Güller
4 Mayıs 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder