15 Kasım 2010 Pazartesi

KILIÇDAROĞLU’NA ÇAĞRI: AŞİRET REİSİNE DEĞİL, KÖYLÜNÜN AYAĞINA GİT!

“Yeni CHP”nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Yeni Radikal”in, “Savaşma Konuş” kampanyasına destek imzası atmış! 15 Kasım 2010 tarihli “Yeni Radikal”, birinci sayfadan duyurduğu bu habere şu başlığı koymuş: “‘Anneler ağlamasın’ diye imzasını attı”.
Kılıçdaroğlu, nihayet “analar ağlamasın” diye “Kürt açılımı” başlattığını söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’la buluşmuş oldu!
Bildiğiniz gibi “Yeni Radikal”, “Savaşma konuş diyen 500 bin radikal arıyor”du. Kılıçdaroğlu Radikal’in bu kampanya için bulduğu ilk siyasi parti genel başkanı oldu. Kampanya, özet olarak tarafları (PKK ve TSK)! silah bırakmaya davet ediyor!
DEĞİŞİM Mİ, BAŞKALAŞMA MI?
Murat Yetkin’in önce CNNTürk’teki programına, sonra da Radikal’deki sayfasına konuk olan Kemal Kılıçdaroğlu, dikkat çeken değerlendirmelerde bulunmuş yine…
Kılıçdaroğlu, “Yeni CHP”yi, “değişimin ve dönüşümün adresi” olarak tarif etmiş. Ancak Kılıçdaroğlu’nun birkaç aylık sürece sığdırdığı şu “açılımlar”, “değişim ve dönüşümün”, “başkalaşma” anlamına geldiğini ortaya koyuyor:
1. YENİ CHP’NİN DİN AÇILIMI
Kılıçdaroğlu, 2007 yılında kanunla çözülen türban konusunu, hiç yeri ve zamanı değilken, Türkiye’nin kucağına bırakıverdi. 12 Eylül halkoylaması sırasında “türbanı biz çözeriz” diyerek öne atlayan Kılıçdaroğlu, AKP’nin ekmeğine yağ sürdü. “Laikliğin bekçisi”nin bu yeni tutumu, öyle bir rüzgar yarattı ki, türban üniversiteye “YÖK mektubu” ile, ilkokula da, “ailelerin ‘özgür’ tercihi” ile giriverdi. Kamuya ve TBMM’ye giriş sırası, ülkenin yeni gündemi oluverdi!
Kılıçdaroğlu, AKP’yle yarışmanın buradan geçtiği hayaline kapılarak, açılımı ilerletti. Önce “cemaatlere saygılıyız” dedi, ardından da “Türkiye’de laiklik tehlikede değildir” saptaması yaparak, irticayı mest etti! (Ardından irtica Kırmızı Kitap’ta tehdit olmaktan çıktı!)
“Yeni Radikal”e konuşan Kılıçdaroğlu, “Bülent Ecevit’in ‘dine saygılı laiklik’ ilkesini geri getirecekmiş”!
O saygı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, “hocaefendi”nin huzuruna çıkmasına sebep oldu; ardından da cemaatin, hükümet desteğinde devlet kurumlara yerleşmesine…
Ecevit’i ve Kılıçdaroğlu’nu aynı çizgiye getiren ise aynı ideolojik çizgidir; yani sosyal demokrasi…
CHP devrimcilikten koptukça, sosyal demokratlığa sarıldı… İşte sosyal demokrasi de, en sonunda CHP’ye türbanı “bireysel haklar ve özgürlükler” temelinde ele aldırıp, bu noktaya getirtti…
1950’lerden beri tahrif elden laiklik; “din ve devlet işlerinin ayrılması” gibi bir tanımdan, “dine saygılı laiklik” katına başkalaştı!
CHP, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik tanımı olan “din ve dünya işlerinin ayrılması” anlayışından koptukça, Türkiye gericileşti!
2. YENİ CHP’NİN DARBE AÇILIMI
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’la yarışacağı ikinci kulvarın ise “darbe karşıtlığından” geçtiğine inandı. Burada “darbe karşıtlığı” diye sunulanın, ne yazık ki, “asker karşıtlığı” olduğu kısa sürede ortaya çıktı.
“Darbe karşıtlığı” yapacağım diye “27 Mayıs” ve “27 Nisan” eleştirisi yapan Kılıçdaroğlu, en sonunda TSK’nın iç hizmet kanununu değiştirmeyi de gündemine aldı. Sanırsın, ABD’nin “bizim oğlanları” 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, o kanun olmasa yapamayacaktı!
Kılıçdaroğlu, bununla da yetinmeyip, “halk ordusu” biçimindeki TSK’nın yapısal değişikliği için AKP’ye omuz verdi!
3. YENİ CHP’NİN SİYASİ AÇILIMI
Kılıçdaroğlu’nun “Dersim’i CHP bombaladı” diye cumhuriyet tarihine saldıran Erdoğan’a yanıtı oldukça anlamlıydı. “Ben o zaman daha doğmamıştım” savunması yapan Kılıçdaroğlu, bir bakıma Erdoğan’ın suçlamasına destek vermiş oluyordu.
Oysa Erdoğan, İnönü diyerek Atatürk’e, CHP diyerek de aslında Cumhuriyet’e açıktan saldırıyordu!
Dersim’deki süreci bir bütün olarak çözümlemeden, uygulamadaki kimi yanlışlıklar üzerinden yapacağınız siyaset, işte sonuç olarak gelip, Cumhuriyet düşmanlarıyla müttefik olmanıza yol açıyor!
Kılıçdaroğlu’nun bir diğer “siyasi açılımı” da “genel af” çağrısı oldu!
Ama ille de “AB Açılımı”!
Bakalım “egemenliği milletten alıp, Brüksel’e devretme” anlamı taşıyan AB’cilik, Kılıçdaroğlu’nu Derviş ve ekibiyle buluşturmanın ötesinde, daha nerelere savuracak?!
Kılıçdaroğlu’nun benimsediği “yeni siyasi çizgi” özetle şöyle: “2D’ye karşı, 2Y”.
Yani, din ve darbe konularını AKP’nin elinden alıp, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden vurmak! Kılıçdaroğlu, “aslı varken kopyasını kim ne yapsın” temel tezini unutarak, bunun, AKP’yi yenmenin formülü olduğunu sanıyor!
KILIÇDAROĞLU, AŞİRETLERE DEĞİL KÖYLÜYE YÖNELMELİ
Yeni Radikal’den öğrendiğimize göre Kılıçdaroğlu, “Sosyalist Enternasyonal” toplantısı için Paris’e gidiyormuş; dönünce de, Şanlıurfa’da AKP’ye vekil vermiş İzol aşiretinin düğününe katılacakmış!
İşte CHP’nin 50 yıllık değişiminin vardığı ve “yeni CHP” olarak başkalaştığı zirve tam da burasıdır! CHP, Türkiye’deki feodal yapıyı tasfiye etme programını yani toprak reformunu uygula(ya)mayarak, her şartta aşiretlerle birleşmiştir; aşiret düğünlerine gitmiştir!
Zaman zaman “devrim” kelimesini kullanan Kılıçdaroğlu’ndan, aşiret reisinin ayağına değil de, Diyarbakır’ın Bismil köylerinde ağalığa karşı Türk Bayrağı ile mücadele eden, bu uğurda şehit veren, köyünün ismini “Cumhuriyet Köyü” olarak değiştiren “gerçek efendisinin” ayağına gitmesini istiyoruz!

Mehmet Ali Güller
15 Kasım 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder