Önce basının bir yanlış ifadesini düzeltelim: Subayları gözaltına alınan ve kozmik odalarına girilen yer “Seferberlik Tetkik Kurulu” değil, “Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı”dır ve Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlıdır.
Seferberlik Tetkik Kurulu, Türkiye’nin NATO’ya girmesinin bir sonucu olarak doğdu. Üye ülkeleri NATO aracılığıyla denetime alacak ABD’nin biricik NATO içi aygıtı üye ülkelerde kuracağı bu yapılardı. İşte Seferberlik Tetkik Kurulu da, NATO’ya üye ülkelerle eşzamanlı olarak 27 Eylül 1952 yılında Yüksek Savunma Kurulu kararıyla kuruldu. Kurul bizzat Amerikan Askeri Yardım Heyeti’nin binasında faaliyet gösterdi. Kurul’un kuruluşuna imza atan Başbakan Adnan Menderes ve Milli Savunma Müsteşarı Org. Salih Coşkun’du. İlk Başkanlığını Kore’de çarpışan Korgeneral Daniş Karabelen’in yaptığı Kurul’un çekirdek kadrosunu Kore’den dönen ve Gayrı Nizami Harp Stratejisi’ni öğrenen subaylar oluşturdu. Giderlerini ABD’nin karşıladığı Kurul’a verilen görev anti-emperyalist, anti-Amerikancı bir rejim değişikliğini engellemek ve mevcut rejimi Sovyet tehdidi varsayımı üzerinden kontrol altında tutmaktı. Öyle ki; CIA ve Adnan Menderes hükümeti arasında imzalanan 1959 tarihli bir anlaşmada, “Gizli Ordu”nun “rejime kaşı iç ayaklanma durumunda” harekete geçirileceği belirtiliyordu.
Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ismi 1965 yılında Özel Harp Dairesi oldu. Daire, ABD’nin kontrolünde uzun yıllar Kontrgerilla olarak hizmet verdi. Daire’nin resmi varlığı, 1974 yılında Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın Başbakan Ecevit’ten “acil bir ihtiyaç için” para istemesiyle ortaya çıktı. Ancak yapının varlığı 12 Mart’ta işkence gören Solcularca zaten öğrenilmişti! Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla varlığını 12 Eylül öncesi ve sonrasında da tüm ağırlığıyla sürdürdü.
Ancak 1980’lerin sonuna doğru TSK içinde, ABD’nin stratejik hedefleri konusunda fikir değişiklikleri oluşmaya başladı. Öyle ki, 1986 yılında ABD, şimdilerde uygulatmaya çalıştığı “Türkiye himayesinden Kürdistan Planı”nı Evren ve Özal’ın oluruyla Türk Ordusu’na da dayatmıştı. Evren ve Özal’ın, Ordu’nun kabul etmediği bir planı hayata geçirmesi mümkün değildi. Plan, Genelkurmay Başkanı Org. Nejdet Üruğ’un sert direnciyle karşılaştı ve engellendi. Bu tarih, Türk Ordusu’nun da NATO üyeliğini ve ABD ile ilişkilerini sorguladığı bir dönemin başlangıcı oldu. İşte bu süreçte, 1990 yılında Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na dönüştürüldü, 1992’de de personeli yeniden yapılandırıldı. Bu sadece bir isim değişikliği değil, ABD ilişkilerinin sorgulandığı sürecin de somut bir sonucuydu. Öyle ki; Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Daire ABD sultasından çıkarıldı! ÖKK, TSK’nın seçkin bir gücü olmanın ötesinde Milli Kuvveti oldu!
NATO ve ABD ilişkileriyle, ABD parasıyla, ABD eğitimiyle milletine karşı oluşturulmuş olan bir yapı, artık Milli Kuvvet’di… İşte bu tarihten itibaren ÖKK, ABD’nin hedefi haline geldi!
ÖKK’ya yönelik en sıcak ABD saldırısı 4 Temmuz 2003 tarihindeki “Çuval Operasyonu”ydu… Bugün Arınç’a suikast yapacağı iddiasıyla subayları gözaltına alınan, karargâhına baskın yapılan ÖKK, 4 Temmuz 2003’te de Peşmerge liderlerine suikast yapacağı iddiasıyla baskına uğramıştı! O gün, “karşılık verme” emriyle başına çuval geçirilen, kriptolarına el koyulan subayların, bugün de kozmik odalarına Terörle Mücadele Polisleri girmiştir!
ABD, ÖKK’ya yönelik saldırılarını periyodik şekilde sürdürdü:
Örneğin ÖKK, Gölbaşı’nda kendi yeri ve binası için çalışmaya başladığında da, yolsuzluk iddialarıyla saldırıya uğradı. Yapısı sivilleşen, içi boşaltılan, etkisi kısıtlanan Milli Güvenlik Kurulu’nun Toplumsal İlişkiler Başkanlığı’nı ÖKK bünyesine dahil etmek ve ÖKK’yı 2006 yılında tümen seviyesinden kolordu seviyesine çıkarmak da ABD’nin saldırganlığını artırdı.
ÖKK’ya yönelik giderek artan ve karargâhının basılması noktasına kadar varan saldırının en önemli nedenlerinden biri de Org. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde yapılan bir değişiklikti. Gayrı Nizami Harp tanımını değiştiren ÖKK, tanıma şu ifadeyi ekledi: “Düşmanın fiziki, ekonomik, psikolojik, siyasi vb. işgallerine maruz kalmış bir bölgede işgali ortaya çıkarmak, engellemek ve karşı tedbirleri uygulamak” Bu ifade yalnızca 50 yıldır NATO aracılığıyla ve Özel Harp Dairesi üzerinden denetlenen TSK’nın yaptığı bir tanım değişikliği değil aynı zamanda yeni sürece ilişkin tehdidin kaynağına yönelik bir durum saptamasıydı!
ABD, bölge politikalarını TSK’yı “ikna etmeden” hayata geçiremeyeceğinin farkında… TSK’yı sindirmenin en kritik mevzilerinden biri de Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bayrak dikmek!
Süreç daha da hızlanacak…
Mehmet Ali Güller
27 Aralık 2009
27 Aralık 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder