6 Ağustos 2010 Cuma

AKP’YE DOST DARBELER HANGİLERİ

Hükümet geniş kesimlerin de desteğini alabilmek için referandum stratejisini 12 Eylül askeri darbesiyle hesaplaşmak üzerine kurdu. Başbakan Erdoğan, referandumdan evet çıkması halinde 12 Eylül’ün rövanşının alınacağını ve Türkiye’nin daha demokrat bir ülke olacağını iddia ediyor meydanlarda…
Dahası, referandumda evet diyecekler “demokrat”, hayır diyecekler “darbeci” diye açık açık yaftalanıyor…
Peki gerçek ne? AKP, 12 Eylül’le gerçekten hesaplaşıyor mu?
AKP: REFERANDUM 28 MAYIS ve 28 ŞUBAT’A YANITDIR
Sözü önce AKP’nin Adalet Bakanı’na bırakalım. Yüksek Askeri Şura boyunca Başbakan’la en çok görüşen isim olan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gazeteci Ömer Şahin’in hazırlayıp sunduğu Kanal A’daki Görüş Farkı programında konuştu. Aynen şöyle diyor Bakan Ergin:
“Türkiye bir yolculuğa çıktı. Evrensel demokrasi adına ileri adımlar atılıyor. Bu ülkede darbe anlayışıyla yolumuza devam edemeyiz. Anayasa değişikliği darbe ve müdahalelere karşı ilkesel duruşu ifade ediyor. Bunun içinde 27 Mayıs var, milletin sevdiği insanlara karşı yapılan zulme çıkış var, 28 Şubat’a, 27 Nisan’a karşı çıkış var. Demokrasinin taçlandırılması bu mücadelenin kazanılmasına bağlı”. (zaman.com.tr.com, 5 Ağustos 2010)
Adalet Bakanlığı koltuğuna oturabilmiş bir ismin, darbe diyince aklına 27 Mayıs, 28 Şubat ve 27 Nisan gelmesi ilginç değil mi? Bakan Ergin, 12 Mart ve 12 Eylül’ü neden zikretmiyor? Unutmuş olabilir mi? Elbette hayır!
AKP’YE DOST VE DÜŞMAN MÜDAHALELER
Adalet Bakanı Sadullah Ergin turnusol kağıdı gibi ayırmış, dahası sınıflamış müdahaleleri aslında, dost ve düşman müdahaleler diye…
Düşman müdahaleler: 27 Mayıs, 28 Şubat ve 28 Nisan.
Dost müdahaleler: 12 Mart ve 12 Eylül.
Bakan Sadullah Ergin’in saptaması ve sınıflandırması kesinlikle doğrudur! Amerikancı 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri AKP’ye dosttur; dahası AKP’yi yaratmıştır! BOP Eşbaşkanlığı koltuğunda oturup da 12 Eylül’e düşman olmak zaten mümkün değildir.
REFERANDUM’UN GERÇEK ANLAMI
Bakın hükümetin akıl hocalarında Cengiz Çandar ne kadar açık ifade ediyor referandumun aslında ne olduğunu. Çandar “Hükümete sesleniyorum: Bakın! Mahkemece yakalanması istenen o 102 kişiyi hemen toplayıp, içeri atmazsanız… Türkiye’nin ceza evlerinde ne kadar tutuklusu varsa, hepsini serbest bırakmalısınız. Ona göre!” diye seslenen Taraf gazetesi yazarı Namık Çınar’a gönderme yapmış yazısında ve devam ediyor:
“Hükümetin gücü olsa, bu öfkeli haykırışın gazete sayfalarına yansımasından önce gereğini yapabilirdi. Muhatap, eski-yeni Silahlı Kuvvetler personeli olunca, öyle bir gücü olmadığı besbelli. Böyle bir kilitlenme durumunu gidermek, ülkenin ‘hukuk dışı’ bir yönetim yapısına kaymasını önleyebilmek ve rejimin üzerine yığılan ‘sıkışıklık’ı aşabilmek için en ve şu sıra itibariyle en meşru araç, halka başvurmak. 12 Eylül’deki referandum bu demek. 12 Eylül referandumunun önemi, 12 Eylül 1980 ile hesaplaşmaktan ziyade, ondan daha da önemlisi Türkiye’nin önünü ‘hukuk yolu’ ile açabilmekten kaynaklanıyor”. (Cengiz Çandar, Radikal, 3 Ağustos 2010)
Kilit cümle: “Hükümetin gücü olsa…”
Başbakan’ın durup durup 30 yıl sonra idam edilenlere Meclis çatısı altında ağlaması, tıpkı “12 Eylül’le hesaplaşıyoruz” yalanı gibi çaresizliğin ifadesidir.
Niyet ortadadır. Gizli bir ajanda yoktur.
Ordu’yu tek başına tasfiye edemeyen AKP, 12 Eylül’de halkı bu operasyona ortak etmek istemektedir. Referandum budur!

Mehmet Ali Güller
6 Ağustos 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder