İnceleyelim:
‘CHP, VERGİ VERMEDİ DİYE DERSİMİ BOMBALADI’
Erdoğan, Sakarya mitinginde aynen şunları söyledi: “Vergi vermediler diye Dersim’in köylerini kim bombaladı? Zamanının, o zaman ki Cumhurbaşkanı’nın emriyle… Kimdi? İsmet İnönü, CHP’nin başındaydı. Yani CHP bombaladı”. (aa.com.tr, 14 Ağustos 2010)
Başbakanın üç cümleye sığdırdığı beş yanlışın neresini düzeltmek lazım?
Birincisi, o dönemde Başbakan kimdi? Erdoğan Başbakan’ın ismini neden dile getirmiyor? Çünkü dönemin başbakanı, Erdoğan’ın “devamıyız” dediği Demokrat Parti’nin liderlerinden Celal Bayar’dır! Erdoğan, Bayar’ın Şark Raporu’na göz atmalı! Devlet arşivlerinde bulamıyorsa, Kaynak Yayınları’nın kitaplaştırdığı bu Şark Raporu’nu incelemeli!
Daha önemlisi, o tarihte Atatürk hâlâ yaşıyor mu? Evet yaşıyor, Üstelik Cumhurbaşkanı! Aslında ismini henüz söylemeye cesaret edemediklerinden, Cumhurbaşkanı İnönü diyorlar. Yoksa hedeflerinde aslında Atatürk var!
Peki devletin Dersim harekâtı, Erdoğan’ın basitleştirerek söylediği “halk vergi ödemedi” gibi bir gerekçeyle mi oldu? (Asıl konumuz olmadığından, Dersim isyanın bastırılması için düzenlenen harekâtın içerdiği yanlış yöntemi bir yana bırakıyoruz.)
Başbakanlık koltuğunda oturan Erdoğan, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bu harekâttaki gerekçesini bilmez mi? Elbette bilir ama eşbaşkanlık görevi gereği başka türlü bakar olaylara!
Erdoğan’ın tarih bilgisi yetmese bile, devlet katında etrafında olanlar bilir ki, Dersim olayı sadece Erdoğan’ın üzerinde tepindiği bu olayla sınırlı değildir. Erdoğan’ın her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti uygulamalarına karşıt örnek olarak gösterdiği Osmanlı devletinin son elli yılında kaç Dersim olayı yaşandı: 1847, 1877-78, 1885, 1892, 1893-1895, 1907, 1911, 1916!
SURİYE’DEN APO’YU ÇIKARTAN TÜRKİYE’YE SUÇLAMA
Erdoğan, MÜSİAD’ın Gaziantep’te düzenlediği iftar yemeğinde ise bir dış politika hatasına (!) imza attı. Türkiye’nin daha önce Suriye ile savaşın eşiğine geldiğini söyleyen Erdoğan, “Ne gerek vardı. Bakın şimdi gidiyoruz, geliyoruz. Kim kazanıyor? Benim Gaziantepli tüccarım, sanayicim. Biz bu tuzakları bozuyoruz, tezgâhları bozuyoruz”. (zaman.com.tr, 15 Ağustos 2010)
Yazık! Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın sözleri bunlar! Üstelik “tuzak, tezgâh” dediği olaylar sıcak ve taze, belleklerde… Savaşın eşiğine gelmek konusunda üstü kapalı Türkiye’yi suçlayan Erdoğan, Abdullah Öcalan’ı Suriye’den çıkartmak için güç gösteren Cumhuriyet kararlılığıyla hesaplaşıyor aslında…
BOY DEĞİL, SOY ÖNEMLİ
Erdoğan Gaziantep’te muhalefete şöyle yükleniyor: “Onlar anayasa değişikliğinden hiç bahsetmiyorlar, tutturmuşlar ‘Başbakanın boyu ne kadar?’ Yahu bu sorulur mu Başbakana? Ama çok merak ettin, söyleyeyim; 1,85. Tepe tepe kullan. Peki benim boyuma yetişemezsen halin ne olacak? Ben buradan muhaliflere sesleniyorum; önemli olan boy değil, önemli olan soy, soy!” (iha.com.tr, 15 Ağustos 2010)
“Boyum 1.85. Tepe tepe kullan” sözündeki amiyaneliği bir yana bırakarak “Başbakanın boyu ne kadar, yahu bu sorulur mu Başbakana?” diyen Erdoğan’a, bu boy tartışmasını yardımcısı Arınç’ın başlattığını anımsatalım öncelikle.
Ama işin en vahim kısmı, Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun etnik kökeni dolayısıyla yaptığı “soy” vurgusudur! 8 yıldır, “Türk yok, Türkiyeli var” diyen Başbakan’ın gerçek yüzü ortaya çıkmıştır, maskesi düşmüştür! Başbakan’ın “Kürt Açılımı”nın Kürtlerimizle bir ilgisinin olmadığı, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin gereği olduğu, bir kez daha ortaya çıkmıştır!
Bakalım, Başbakanın liberal şakşakçıları, Erdoğan’ın bu faşizan sözlerine karşı bir şeyler söyleyebilecek mi?
Bakalım Erdoğan’ı “İnönü’yü bıyıkları üzerinden Hitler’e benzettiğinde” alkışlayan liberal aydınlar, Başbakan’a kafatası ölçmesi için pergel-cetvel önerecekler mi?
İşte liberal-faşizm budur!
Liberalizm gibi özgürlükçü bir ideolojiyle, faşizm bir araya nasıl gelir diye dudak bükenler bakalım şimdi ne diyecek?!
Ki o zaman da belirttiğimiz gibi, liberalizm bireye değil, sermayeye özgürlüktür! Ve sermayeye özgürlük olan yerde, halka baskı, yani faşizm vardır!
Mehmet Ali Güller
16 Ağustos 2010
16 Ağustos 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder