9 Ekim 2010 Cumartesi

İLERİ DEMOKRASİNİN SINIRLARI

Daha önce “demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz” diyen Başbakan Erdoğan, anayasa değişikliğinin kabul edildiği 12 Eylül akşamı, teorik bir açılım yapmış ve “ileri demokrasi”ye geçildiğini ilan etmişti.
Yapılan programlara ve yazılan makalelere bakılırsa, “ileri demokrasi”, demokrasinin zirvesiydi… Peki, “ileri demokrasi”nin sınırları neresiydi?
“İleri demokrasi”nin üst sınırını AKP’nin ilk iki numarası çizdi: Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin açılış töreninde öğrenciler adına konuşan ve “youtube yasaklanmasın” diyen öğrencinin konuşmasını “cesaret dolu” diye değerlendirdiler!
İktidarın belirlediği muhalefet etme üst sınırı buydu! Halk ancak “youtube yasaklanmasın” diyecek kadar muhalefet edebilirdi; ki bu zaten cesaret isteyen bir muhalefetti!
“İleri demokrasi”nin alt sınırını ise AKP’nin üç numarası, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çizdi. Arınç, tahliye olan Ergenekon sanığı, eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’in “22 ay yattım, savunma yapmadan çıktım, üç saat önce teröristtim, şimdi ne değişti” sözlerine “kabadayılık yapma” karşılığı verdi.
Ya yaparsa?
Onun karşılığını da Arınç şöyle veriyordu: “Çünkü öyle kabadayılar vardı. Tahliye edilip çıktığında 1.5 saat kadar televizyon önünde konuşan, sonra tekrar ‘içeri buyurun’ dendiğinde sesi çıkmayanlar var”. (NTV, 8 Ekim 2010)
Bülent Arınç, “konuşursan, tekrar içeri girersin” diyerek Mustafa Özbek’i açık açık tehdit etti. Demek “konuşmak” Ergenekon sanığı olmanın ve içeri girmenin gerekçesiydi! Demek, içerdekiler de “konuştukları” için Ergenekon sanığıydı!
Bakalım Arınç’ın bu sözleri, “gak guk, ille de hukuk” diyen liberallerin zihnini aydınlatabilecek mi? “Hukuksuzluk içinde hukuk bekleyenlerin” iradesizliğini çözebilecek mi?

Mehmet Ali Güller
9 Ekim 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder