19 Ekim 2010 Salı

YARGIYA MÜDAHALE VE İKİ ABDULLAH

12 Eylül halkoylamasına sunulan anayasa değişikliğinin hedefinde “yargıyı ele geçirme” niyetinin olduğu, Adalet Bakanlığı’nın bir liste destekleyerek, HSYK seçimlerini kazanmasıyla da teyit oldu.
Anımsarsanız, AKP bu hedefe ilerlerken YARSAV’ı parçalamak için “demokrat” yargıçlarla ittifak kurmuştu. Demokrat Yargı da, 12 Eylül için yoğun bir “evet” çalışması yürütmüştü… Ancak 13 Eylül sabahı, köprülerden biri geçilmişti artık! Adalet Bakanlığı, HSYK’yı ele geçirmek için kendi listesini oluşturmuş, Demokrat Yargı’ya ihtiyacı kalmamıştı artık!
HSYK seçimleri sırasında konuşan Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhangazi Ertekin, içine düştükleri durumu görmüş ve “bakanlık bazı adayları çekilmesi için tehdit etti” demişti. Ertekin, “cemaat ve hükümet yanlısı avukatların hâkim ve savcıları etkilemeye çalıştığını” belirtmiş ve “yaklaşık iki bin kişi sahada bakanlık için çalışıyor” demişti. (Vatan, 16 Ekim 2010)
“Demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz” anlayışına sahip Tayyip Erdoğan ve ekibinin “değiştiği” masalına inanarak onlarla kol kola giren kesimlerin içine düşecekleri durum sırasıyla bu olacak! Temennimiz, bu gerçeğin, daha köprü geçilmeden görülmesi.
YARGI İLE YASAMA VE YÜRÜTME, TEK ELDE
Yargıya müdahale, artık hükümetin Adalet Bakanlığı üzerinden “açık saha” çalışması yapması boyutuna kadar varmıştır. İşine gelen yargı kararlarını “hukuk içi” bulup, kararı eleştirenleri “yargıya müdahale etmekle” suçlayan AKP, işine gelmeyen “yargı kararlarını” da bildiğiniz üzere “askeri vesayete” ve “Ergenekon”a mal ederek kamuoyu oluşturuyor hep…
Yargıya müdahalenin hangi boyutta uygulandığının son dönemdeki en çarpıcı örneklerinden biri de, AKP’nin iki numaralı ismi Cumhurbaşkanı Gül’ün, henüz Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı iken, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i nasıl gözaltına almaktan kurtardığı gerçeğidir.
GÜL, OSMAN BAYDEMİR’İ GÖZALTINDAN KURTARDI
Abdullah Gül, o dönem aynı zamanda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nun da Başkanı. Cizre, Şırnak, Diyarbakır’ın savaş alanına döndüğü, kepenklerin indiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölgede otoritesinin olmadığının gösterilmeye çalışıldığı günler… O sırada, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in gözaltına alınacağı haberi geliyor Dışişleri konutuna… Abdullah Gül, gelen bu habere üzülüyor, kızıyor… Ve Gül, duruma müdahale edip, Baydemir’in gözaltına alınmasını engelliyor! Başbakan Erdoğan’ın şimdiki müsteşarı Efkan Ala, o zaman Diyarbakır Valisi… Ve Vali Efkan Ala, emrindeki kolluk kuvvetlerini “kan akmasın” gerekçesiyle geri çekiyor… (Fatih Çekirge, Hürriyet, 19 Ekim 2010)
Peki Baydemir’i gözaltından kurtaran Cumhurbaşkanı Gül Ergenekon soruşturmasında nasıl bir rol oynamıştı?
Anımsatalım:
GÜL: DELİLLENDİRİN, SAVCI BULUN, YARGILAYIN
“Danıştay saldırısından hemen sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e polis bir şema getirir. Bu şemada, Danıştay saldırganı dâhil bugün tutuklu olarak cezaevinde bulunan bütün Ergenekon şüphelileri yer almaktadır. Sadece onlar mı, daha fazlası da var şemada. Ama ilk ağızda Danıştay saldırısı ile çok sonra İstanbul’da başlayacak olan Ergenekon soruşturması arasında somut bir bağlantı kurulamıyor. Emniyet ilk gün getirip Abdullah Gül’e sunduğu istihbari bağlantıları savcılara sunamıyor, delillendiremiyor”. (İsmet Berkan, Ergenekon’un Yakın Tarihi 5, Radikal, 9 Nisan 2008)
“Bu şema, aynı zamanda Ergenekon’un ‘çete’ tarafını oluşturan, silahlı-külahlı işlere karışanların şemasıydı. Aslında Abdullah Gül çok kararlıydı, ‘Haydi’ dedi, ‘Bana anlattığınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın’”. (İsmet Berkan, Ergenekon bir rövanş mı?, Radikal, 4 Temmuz 2008)
“O dönemde, Murat Yetkin’le birlikte Ankara’da çok önemli bir güvenlik yetkilisiyle sohbet ediyorduk, o yetkili bize ‘Savcı bulunamıyor’ dedi, ‘Elde pek çok şey var ama savcılar soruşturmaktan çekiniyor.’ Nasıl olduysa İstanbul’da Zekeriya Öz isimli bir savcı bulundu”. (İsmet Berkan, Ergenekon bir rövanş mı?, Radikal, 4 Temmuz 2008)
ABD’NİN HESAPLARI ve ANKARA’YA YANSIMASI
Abdullah Gül, yalanlamadığı bu iddialarda ortaya konulduğu gibi, Ergenekon soruşturmasının tam göbeğindedir. Delilden suça değil de, suç saydığına uygun delil yaratılmasını isteyecek kadar da hukuk dışı bir yöntemin savunucusudur…
Kaldı ki, Ergenekon dalgalarının yoğun yaşandığı sırada da Abdullah Gül, “gözaltına alınanlar henüz suçlu mu, suçsuz mu belli değil, yargı karar verecek” diyecek kadar, yargının evrensel ilkesi olan masumiyet karinesi anlayışından da uzaktır.
Bugün Abdullah Gül’ün çıkıp, Silivri’dekilerin tutukluluk halinin uzamasından şikâyet eder bir görüntü içinde olması, sadece ABD’de yapılan bazı hesapların ve uzlaşıların, Ankara’ya yansımasıyla ilgilidir.

Mehmet Ali Güller
19 Ekim 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder