13 Ocak 2011 Perşembe

ERTUĞRUL GÜNAY AKP’YE ‘AK DEĞİL KARANLIK’ DEDİĞİ GÜNLERİ ÖZLÜYOR MU?

Tarih: 13 Mayıs 2004
Yer: İnciraltı Crowne Plaza – İzmir
Demokrasi Kültürünü Geliştirme ve Yaygınlaştırma Derneği DEMKÜLDER, “Günümüz Sosyal Demokrasi Anlayışı ve Türk Sosyal Demokrasi Paneli” düzenlemektedir.
Doğu Perinçek’ten Murat Karayalçın’a, Mümtaz Soysal’dan Tarhan Erdem’e, Masum Türker’den Celal Doğan’a, Erol Tuncer’den Hurşit Güneş’e çeşitli isimler 12-13 Mayıs 2004 tarihinde, toplam dört oturum halinde düzenlenen panelde “Sosyal Demokrasi” konusunu tartışmaktadırlar…
Konuşmacılardan biri de AKP’nin Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dır.
Gerçi Günay o tarihte, henüz AKP’li değildir.
Neden mi yakın tarihte böyle bir yolculuğa çıktık?
Açıklayalım:
AKP, AKP ANITINA KARŞI!
Bildiğiniz gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kars’taki “İnsanlık Anıtı”na “ucube” demiş ve yıkılmasını istemişti.
Oysa Mehmet Aksoy imzalı anıt, bizzat AKP’li Kars Belediyesi tarafından 2004 tarihli “öyle bir heykel yapalım ki, sınırın ötesinden, Ermenistan’dan görünsün” talebi üzerine yapılmıştı…
Üstelik henüz tamamlanmayan 35 metrelik ve 700 tonluk bu heykele karşı, MHP “yıkılsın” kampanyası da yürütüyordu? Erdoğan’ı “heykel düşmanı” durumuna sokan bu öfkesinin sebebi, acaba dönemin AKP’li Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun, sonradan CHP’ye geçmesi miydi? Ya da “komşularla sıfır sorun” temelli yapılan icraatların, seçimlere beş ay kala, rafa kaldırılması ihtiyacı mıydı? Sorular çoğaltılabilir…
Ama bizim konumuz başka…
Erdoğan’ın 8 Ocak günü yaptığı bu çıkış, büyük tepki topladı. Öyle ki, en sadık Erdoğan kalemşörleri bile durumu kurtarabilmek adına, konuyu “Başbakan heykel konusunda fikir belirtemez mi” gibi sıradan bir polemiğe sokmaya çabaladılar… Ama gerçek bütün sadeliğiyle ortadaydı. Konu Erdoğan’ın beğenileri değildi, tersine beğenmediği bir konuda, padişah gibi “tez yıkıla” hükmü verebilmesiydi… Öyle ki, konuya en uzak bakanlığın başındaki Ahmet Davutoğlu bile kendisini padişahın sadrazamı sanıp ikinci bir “yıkılsın” hükmü verebiliyordu…
Ancak her şeye rağmen tepkiler büyüdü…
GÜNAY, BAŞBAKAN’A NEDEN KALKAN OLDU?
İşte bu tepkilerin tam ortasında AKP’li Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ortaya çıktı ve “Başbakan heykele değil, heykelin yerine ve ortama ucube dedi” diyerek “yumuşatıcılık” görevine soyundu. Koskoca bakanı, üstelik kameralar önünde yaşanmış ve kanıtlı bir olayı bu denli “yok saymaya” götüren nedenler neler olabilirdi?
Bu çıkış, ya Erdoğan’ın talebi gereğiydi, ya AKP’nin toplumdaki balık hafızaya olan güveni nedeniyleydi ya da Ertuğrul Günay’ın seçimler yaklaşırken üstü çizilme endişesine karşı kendiliğinden üstlendiği Başbakan’a kalkan olma görevi gereğiydi… Kim bilir?
Günay’ın bu “yumuşatıcı” rolünün üzerinden iki gün geçti ki, Başbakan bir açıklama yaptı ve “sağa sola çekmeye gerek yok, ucube ifadesini heykel için kullandım” dedi!
Erdoğan’ın bu açıklamasının nedeni, Ertuğrul Günay’ı boşa düşürmek değilse eğer, herhalde yüzde 58 sonrası oluşan tabloya duyulan güvendi… Erdoğan, takiyeye gerek duymadan daha açık ilerliyordu nede olsa…
Peki, Ertuğrul Günay kendini bu duruma nasıl sokmuştu?
GÜNAY’A GÖRE AKP, AK DEĞİL KARANLIK!
Sorunun yanıtına geleceğiz ama önce yazımızın başında anımsattığız 13 Mayıs 2004 gününe dönelim.
Uçak rötarı nedeniyle panele biraz da geç kalan Ertuğrul Günay başlıyor konuşmaya… Genel bir değerlendirme yaptığı sırada şöyle söylüyor Günay:
“Kendisini, çok ustalıklı bir imaj yaratmayla da, AK Parti diye niteleyen bu parti, biraz Fikret’in şiirindeki, Zulmeti Beyza’ya benziyor: ‘Aksa eğer, bir beyaz karanlık…’ Yani, gitgide ülkenin üzerine çöken ve biraz göz gözü görmemeye, ne olduğunu gizlemeye dönük; bir beyaz karanlık. Böyle bir siyasal yapı”.
Acaba bu konuşmayı yaptıktan çok değil üç yıl sonra bakan olan Ertuğrul Günay, kendisini AK Partili mi, yoksa AKP’li mi saymıştır? Ne dersiniz?
Neyse, bizi ilgilendirmeyen bu sorunun yanıtını bırakıp, Ertuğrul Günay’ın konuşmasını anımsamaya devam edelim. Günay, bakın “seçmenlerin aslında neye oy verdiğini” açıklamaya çalışırken, şimdiki partisi “beyaz karanlığı” neyle suçluyor:
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ KARŞITI, ŞERİATÇI PARTİ HANGİSİ?
“… 1989’da İzmir’in ya da İstanbul’un ya da Ankara’nın daha kırsal ya da kentlerin çevresi sayılabilecek olan yoksul kesimlerinde, biz oy alırken, bize Ümraniye’de ya da Altındağ’da oy verirken, inanmış, sosyal demokrat oldukları için vermediler. Ya da sosyal demokrasiyi bilimsel olarak bildikleri, özümsedikleri kişiselleştirdikleri için vermediler. İnandılar, getirdiler oylarını verdiler. 95’te Refah Partisi’ne veya bu seçimde AKP’ye oy verirken de, birden bire o insanlar, yine aşağı yukarı aynı sosyal sınıflardan gelen insanlar, bu kez cumhuriyet karşıtı, demokrasi karşıtı ve şeriatçı falan olmadılar…”
Neymiş, aslında karanlık olan AKP, kendisine imaj için AK Parti dedirtiyormuş…
Neymiş, AKP cumhuriyet karşıtı, demokrasi karşıtı, şeriatçı bir partiymiş…
Hani, demin sormuştuk ya, “Peki, Ertuğrul Günay kendini bu duruma nasıl soktu?” diye… Gelin bu sorudan da, yanıtında da vazgeçelim ve şu yeni soruyu soralım:
Ertuğrul Günay bu ‘beyaz karanlık’ durumdan nasıl kurtulur?
İstifa mı dediniz?

Mehmet Ali Güller
13 Ocak 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder