29 Ocak 2011 Cumartesi

ABD MÜTTEFİKLERİ ÇÖKÜYOR

Bazı Türk aydınlarında tuhaf bir bakış açısı hakimdir. Her şeyi ABD’den bilirler. ABD’nin gücü ve bilgisi dışında hiçbir şey cereyan edemez onlara göre. ABD’nin çöktüğünü görseler bile, “ABD bilerek çöktü, bu bir oyun, altından Atlantis çıkacak” derler!
İşte bu Türk aydınları, şimdi de, Tunus ve Mısır’daki halk hareketlerini, Gürcistan ve Ukrayna’daki gibi Sorosçu darbeler olarak değerlendirmektedirler. Hatta bir kısmı, düğmeye İsrail’in bastığını bile iddia etmektedirler.
Wikileaks belgeleri ortaya çıktığında da, diplomatik mektupların, ABD ve İsrail tarafından bilerek sızdırıldığını, hedefin de Erdoğan olduğunu dile getirmişlerdi…
Tunus ve Mısır’daki olayların ABD planı olduğunu iddia etmelerine dayanak oluşturan olgu ise olaylarda yer alan kimi NGO’ların, ABD’den fonlanmış olmaları… Tunus’taki NGO’lar da, tıpkı başka ülkelerdeki NGO’lar gibi ABD ve AB’den fonlanıyorlar elbette. “Sivil toplumculuk” anlayışının 1980’lerde piyasa sürülmesinin nedeni de, batıdan beslenen “sivil toplum kuruluşları”nın, yerel olan “demokratik kitle örgütleri”nin yerini almasıydı zaten.
Bir halk hareketini, içinde yer alan bazı unsurların NGO olması nedeniyle, toptan ABD planı içinde görmek, aslında gerçeği görememektir. Tunus halk hareketi, içinde yer alan NGO’lar nedeniyle Amerikancı olunca, halk hareketinin yıktığı Tunus lideri Bin Ali de doğal olarak anti-Amerikancı oluyor kuşkusuz. Nasılsa, kimse Bin Ali’nin nasıl iktidara geldiğini hatırlamaz, bilmez diyorlar herhalde…
BİNALİ CIA GÖREVLİSİDİR
Anımsatalım: Bin Ali Tunus’un, Habib Burgiba’ya karşı 1987 yılında ABD darbesiyle iş başına getirilmiş 23 yıllık diktatörüdür. ABD’nin istihbarat okulu olan “The Senior Intellegence School at Fort Holabird”de eğitilmiştir. CIA görevlisidir. ABD’nin Tunus’taki bir numaralı müttefikidir.
İşte Tunus’da ABD’nin beslediği NGO’lar da, Bin Ali sonrasının kontrolü için Washington’un olaylar başladıktan sonra devreye soktuğu, diğer alt müttefikleridir. Görevleri, tepkilerin salt Bin Ali’yle sınırlı kalmasını sağlayarak, ABD’nin çıkarlarını koruyacak bir ara süreci yaratmaktır.
Mısır’da da Nobel ödüllü Baradey’in “halk hareketinin lideri” olarak devreye sokulması, aynı anlayışın sonucudur. Müslüman Kardeşler ya da “antiemperyalist” bir örgüt iktidarı devralacağına, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanlığı yapmış, Nobel ödülüyle taçlandırılmış, “laik” görünümlü Muhammed El Baradey’in Mısır’da iş başına gelmesi, Washington’un çıkarınadır.
ABD SÜREÇTEN YARARLANMA PEŞİNDE
ABD’nin Mısır’da, göstericilere destek veren açıklamalarını, iddialarına ikinci dayanak yapan bu aydınların görmediği bir başka gerçek ise Amerikan pragmatizmidir. ABD, hem göstericileri desteklemiş, hem de Mübarek’ten halkın değişim beklentilerini yerine getirmesini istemiştir. ABD, çok açıkça, iddiaların aksine, planlamadığı bir süreçten yararlanmanın peşindedir. Ki Bin Ali gibi Mübarek de, ABD’nin müttefikidir. Hatta Hüsnü Mübarek, ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli müttefikidir! İsrail boşuna telaşa düşmemiştir!
İran Dışişleri Bakanlığı’nın durumu “Mısırlıların gösterileri bir adalet arayışıdır” şeklinde değerlendirmesi de, Mübarek’in ABD’ye “yardım edin, yoksa çökeriz” diye yalvarması da en önemli olgulardır!
HALK HAREKETİ GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYOR?
Peki Tunus’ta başlayan ve Yemen ile Mısır’da süren halk hareketleri, gücünü nereden almaktadır?
ABD’nin BOP yenilgisinden, Ortadoğu’da güç kaybından ve geri çekilmesinden! Çöken kuvvetin önce safraları ortaya serilir, sonra müttefikleri dökülür. Wikileaks’le safraları ortaya serilen ABD’nin, şimdi bölgedeki müttefikleri iktidardan düşüyor.
Aslında ABD, 2.5 savaş konsepti olarak bilinen askeri doktrininden vazgeçtiğini ve yeni bir strateji belgesi kabul ettiğini açıkladığında, bu gidişatı ortaya koymuştu. Biz de o günlerde ABD’nin 13 cephede kaybettiğini göstererek, ABD’nin çöküşe başladığını belirtmiştik. Kısaca anımsamak gerekirse; ABD, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesine yanıt veremedi; Karadeniz’e giremedi; Doğu Avrupa’ya füze kalkanı kuramadı; Irak’ta batağa saplandı, güney ve orta Irak’tan çekildi, kuzey Irak’a yerleşiyor; Irak’tan sonraki hedefleri olan Suriye, Kore ve İran’a saldıramadı; Orta Asya’daki askeri üslerinden çekilmek zorunda kaldı; Afganistan’dan çıkışın peşinde; Pasifikteki müttefiki Japonya’yı Çin’e kaptırdı; AB’yle arasında mesafe oluştu; arka bahçesi olan Latin Amerika’da Bolivarcı iktidarlara teslim oldu; üstelik ekonomisi batakta!
En yenisi ise ABD’nin Lübnan’da yenilmesidir!
Bu yenilgiler, bölge halklarının elini güçlendirdi.
Peki Tunus’ta Bin Ali devrildi ama iktidar boşluğunu kim dolduracak? Mısır’da Mübarek yıkılacak mı? Yıkılırsa yerini kim alacak?
Bu soruların yanıtları ise halk hareketi unsurlarının örgütlü gücüne bağlı artık… Yeni iktidarın batı karşıtı mı yoksa batı yanlısı mı olacağı, laik mi yoksa İslamcı mı olacağı, hatta daha mı iyi yoksa daha mı kötü olacağı bile, bundan sonraki kuvvet mücadelesine göre belirlenecek.

Mehmet Ali Güller
29 Ocak 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder