3 Eylül 2010 Cuma

YARGIYA MÜDAHALEDE SON AŞAMA: CUMHURİYET SAVCISINA ORUÇ DAYAĞI

Recep Tayyip Erdoğan, yıllar önce “demokrasi bir trendir, istediğimiz durakta ineriz” demesine rağmen, “demokrasi ve özgürlük” diye diye iktidarını sürdürdü. Şimdi de yine demokrasi için ve faşist 12 Eylül’le hesaplaşmak için halk oylamasında anayasa değişikliğine evet istiyor.
12 Eylül’de halk oylamasına sunulan anayasa değişikliğinin esasını yargıya müdahalenin oluşturduğu tartışma götürmez bilimsel bir gerçek. Ki o yüzden, Başbakan Erdoğan miting meydanlarında halka değişikliğin içeriğini anlatmaktansa, “boy pos” polemikleriyle “evet” toplamaya çalışıyor.
Bugüne kadar yargıya öyle çok alanda müdahale ettiler ki, artık bu tip müdahaleleri “anayasal güvenceye” almak istiyorlar; daha doğrusu yargıyı da yürütmenin emrine almak istiyorlar!
Aslında bu sürece gelinceye kadar AKP’nin pek çok yargı müdahalesi söz konusu oldu: Siyasi yasaklı Erdoğan’ın isminin yasal olmayan bir şekilde seçim pusulasında yer alması konusunda YSK’ya müdahalede; Erdoğan’a başbakanlık yolu açılması konusunda Siirt seçimleri organize edilmesinde; AKP’nin laiklik karşıtı odak olduğu hükmüne rağmen ülkeyi yönetmesine olanak tanınmasında; “bulun bir savcı, delillendirin” diyerek Ergenekon soruşturmasında; terfisi konuşulan generalleri engellemek için yakalama kararı çıkarttırarak YAŞ’a müdahalede; hakim ve savcı tayinlerini halk oylaması sonrasına bırakabilmek için bakan ve müsteşarı HSYK toplantısına sokturmayarak yargıya müdahalede…
AKP’nin 8 yıllık iktidarı boyunca yargıya müdahalesiyle ilgili pek çok örnek daha verilebilir. Ama artık müdahalenin boyutu, sokağa inmiştir. Yargıya sokakta müdahalenin örneğini yorumsuz aktarıyoruz:
“Yozgat Otogarı’nda otobüs bekleyen Kadışehri Cumhuriyet Savcısı Özcan Çubukoğlu, Ramazan ayında açıkta sigara içtiği gerekçesiyle 2 kişi tarafından dövüldü. Burnu kırılan Çubukoğlu, 112 Acil Servis tarafından Yozgat Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Gözaltına alınan 2 kişi ise, sorgularının ardından sevk edildikleri adliyede, açıklanacak duruşma gününe kadar ‘her gün polis merkezine giderek imza atmak’ şartıyla serbest bırakıldı”.
“Boy değil soy demek, liberal faşizmin daniskasıdır” saptamamıza “liberalizm gibi özgürlükçü bir ideolojiyle, faşizm nasıl bir araya gelir” diye itiraz edenlere şu yanıtı vermiştik: “Liberalizm bireye değil sermayeye özgürlüktür. Ve sermayeye özgürlük olan yerde halka baskı, yani faşizm vardır”.

Mehmet Ali Güller
3 Eylül 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder