Özetle AB, tertiple ilgili 3 hukuk dışı ithamda, 1 saptamada ve 1 de tertibi uygulayanları daha dikkatli olmaları gerektiği uyarısında bulunuyor.
AB, 1.Darbe teşebbüsü olduğunu,2.Darbecilerin demokratik kurumları istikrarsızlaştırmayı hedeflediğini,3.Sanıkların suç şebekesi olduğunu,4.Hilmi Özkök’ün gönüllü şahit olduğunu,5.Sanık haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini söylüyor.
Beşinci saptamadan hareketle yine AB’ye “demokrasi” içi değerlendirmeler yapan yazarlar oldu. AB’nin bu saptamayı, tertibi uygulayanlara “dikkatli ol” ve “önlem al” hedefli uyarı olarak yaptığı; tertibe karşı yükselen itirazların gazını almaya yönelik olduğu kuşku götürmez!
Atatürk’e ve TSK’nın rolüne sınırlandırma emri
Öte yanda İlerleme Raporu’nda Ergenekon tertibiyle dolaylı ilgili olan iki konu da var.
1.AB, AKP’den Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu da kaldırmasını istedi. AB’ye göre bu kanun ifade özgürlüğünü kısıtlıyormuş! Nasıl ifadelerde bulunmak istiyorlarsa..!
2.AB, AKP’den TSK’yı daha da “sınırlandırmasını” istiyor!
Ordunun rolüyle ilgili İlerleme Raporu’nda şu ifadeler yer alıyor: “Genelkurmay Başkanlığı birçok fırsatta siyasetçilere ve basına kamuoyu önünde tepki gösteriyor. Nisan ayındaki bir basın toplantısında Genelkurmay, Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yorum yaparak yargıyı baskı altına aldı. Üst düzey bazı ordu mensupları yargılanan askeri personele destek verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri siyaseti etkilemeyi sürdürüyor. Üst düzey ordu mensupları birçok fırsatta etnisite, Güneydoğu, laiklik ve siyasi partiler gibi iç ve dış politika konularında görüş açıklıyor”.
AB Kemalist Devrim karşıtıdır
Ergenekon tertibi içinde AB’nin rolünü doğru analiz etmek gerekiyor. Her ne kadar tertibin merkezi ve kaynağı ABD’yse de, AB de tertipte önemli roller almıştır. Hatırlatalım:
1.Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2007 yılı raporunda “Ulusalcılık” terör kapsamında değerlendirildi. Raporda, AB sürecine “devlet egemenliğini ve bağımsızlığı zedelediği için karşı koymak”, terörizmin işareti olarak görülüyordu!
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporunun niteliği; AB sürecinin ve uyum yasalarının sonucudur.
2.Avrupa Parlamentosu’nun 21 Mayıs 2008’de kabul ettiği Türkiye Raporu’nda “Ergenekon’un üzerine kararlılıkla gidilsin” talimatı verildi: “Türk makamlarını Ergenekon suç örgütü soruşturmasını kararlılıkla sürdürerek, örgütün devlet yapısı içine sızmış şebekesini bütünüyle ortaya çıkarmaya ve mensuplarını adalete teslim etmeye teşvik ediyoruz”.
3.Avrupa Parlamentosu’nun 12 Mart 2009’da kabul ettiği Türkiye Raporu’nda, “Ergenekon suç örgütü sanıklarının” yargılanmasından duyulan memnuniyet ifade edildi ve “örgütün devlet kurumlarına sızan uzantılarının bütünüyle ortaya çıkarılmasını” istedi.
4.Avrupa Parlamentosu, 27 Eylül 2006 tarihinde iktidardan Talat Paşa Komitesi’nin faaliyetlerini durdurmasını ve Komiteyi dağıtmasını talep eden bir karar aldı. “Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır” diyerek ABD ve AB’ye karşı mücadele eden Talat Paşa Komitesi’nin mücadelesi Ergenekon İddianamesi’nde suç sayılmaktadır! Talat Paşa Komitesi’nin pek çok yöneticisi Ergenekon soruşturmasında sanıktır!
5.Tertibe “Ergenekon” ismin konulması kasıtlıdır ve “Türk tarihinin hakkından gelmek” içindir. AB’nin Türkiye Temsilcisi Karen Fogg, 3 Aralık 2001 günü AB görevlisi Adriaan van der Meer’e gönderdiği e-postada şöyle diyordu: “Ne AB, ne de ABD, Türkiye’nin kendi tarihinin hakkından gelmekte nasıl yardım edebilecekleri konusunda ipucuna sahip”.
İşte aranılan o ipucu “Ergenekon”la bulunmuş oldu!
6.AB’nin 2001’den beri bastırdığı üç temel konu olan Kürt, Ermeni ve Kıbrıs meseleleri Ergenekon sanıklarının siyasi mücadelelerinin hep merkezindeydi. Bu üç konu nedeniyle AB’ye karşı mücadele eden isimlerin sanık olması tesadüf müdür?! En AB’ci kalemlerin bu üç meseledeki tutumları ve soruşturma konusunda yazdıkları tesadüf müdür? Her konuyu Ergenekon’a bağlamaları tesadüf müdür?
Durum öyle noktalara varmıştır ki, Türkiye-Ermenistan maçı sonrası yazdığı makalesinin başlığını bile şöyle koyanlar olmuştur: “Büyük maçın sokaktaki sonucu: Açılım:1 Darbe:0”.
7.Ergenekon tertibinin hedefinde yer alan Türk Ordusu AB’nin de hedefidir! AB sürecin en başından beri, Türk hükümetlerinin önüne TSK’yı izole etmeyi ve sınırlandırmayı hedef koydu. AB TSK’yı Kıbrıs’ta işgalci ilan etti; “Kürtlere katliam yapıyor” diye açık yalanlarla suçladı; MGK’den askeri mahkemelere kadar askerin olduğu her kurumun kapatılmasını istedi; fotoğraflarına bile tahammül edemedi!
AB’nin ve Ergenekon tertibinin hedefinde en başta Türk Ordusu’nun olması, AB’nin Kemalist Devrimi tasfiye etmek istemesi nedeniyledir!
AB’nin Kemalist Devrim karşıtlığını görmeden süreç doğru analiz edilemez.
Mehmet Ali Güller
16 Ekim 2009
16 Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder