Psikolojik Savaş Merkezi’nin “Kağıt Parçası”nı tam da şimdi hortlatmasının 3 nedeni vardır:
1.. ABD-AKP’nin Kürt Açılımı’nın 1. aşamasından 2. aşamasına geçiş sırasında gündem değiştirmek, gündemi soğutmak, iç dinamiklerin AKP’ye yönelik yükselecek tepkisini frenlemek.
2.. TSK’yı, Kürt Açılımı’nın 2. aşaması için “tam teslim” almak; TSK’nın itibarını düşürmek, TSK içinde ikilik çıkarmak, TSK’yı süreçlere müdahale edemeyecek duruma düşürmek.
3.. Üst rütbelileri kovuşturacak yeni bir Ergenekon dalgası öncesinde, Genelkurmay’ı salt izleyen konumuna düşürmek.
Gelelim, ıslak imza iddialı orijinal belgeye ve itirafçı “subaya”…
1.. İtirafçı “subay” diyor ki; TSK, Taraf’ın 12 Haziran yayınıyla birlikte, durum ortaya çıkmasın diye bilgisayarları bile tam 35 defa geri dönüşü olmayacak şekilde formatlamış. Özel bilgisayar programları kullanmış. Temizlik operasyonun başında üstelik bir general varmış. Yani muazzam özenli çalışılmış iz bırakmamak için… Ancak bu kadar organizasyon yapan bir yapı, itirafçı “subay”a göre, “belgenin orijinali olması gereken yerden çıkmayınca, birden kriz oluşmuş ama daha sonra belgenin bir cunta mensubunca imha edildiği görüşü benimsenmiş”! Hiç bu kadar özen gösteren bir yapı, cunta; orijinali bulunamayınca, kimin imha ettiğini kendi içinde netleştirmeyip, “herhalde içimizden biri imha etti” diyip rahatlar mı? Bu kadar beceriksiz mi bu cunta?
2.. İtirafçı “subay”, “çağırırsanız, tanıklık yapmaya hazırım” diyor. İfadenin “çok tanıdık” gelmesi bir yana; özel savcılık, ihbar mektubunda imzası olmayan bir itirafçı “subay”ı nasıl çağıracak? İtirafçı “subay”ın, çağrılabileceğini ifade etmesi sizce de ilginç değil mi?
3.. İtirafçı “subay”, “çok hizmet ettim, bir hizmetim daha olsun diye EK-A’da yer alan belgeyi de size gönderiyorum” diyor… İtirafçı “subay”, Ergenekon soruşturması öncesi ve boyunca, acaba kaç kez hizmet etti özel savcılığa?
Sonuç olarak; değil imzanın kurusu ıslağı, yeni teknolojik imkanlarla parmak izinin orijinali bile yapılabiliyorken, bu belgeyi “gerçek mi, değil mi” diye tartışmak, tam da o Psikolojik Savaş Merkezi’nin istediği şeydir.
Mehmet Ali Güller
27 Ekim 2009
27 Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder