Cumhurbaşkanı Gül, 23 Mart 2009’da Bağdat’a giderken, uçakta ilk kez Irak’ın kuzeyini “Kürdistan” olarak tanımlamıştı. Bölgesel Yönetimin Başbakanı Neçirvan Barzani, bu ifadenin anlamını, 26 Mart’ta NTV’de, “Gül Kürdistan’ı tanıdı” diye yorumlamıştı.
Davutoğlu Kürdistan bayrağıyla karşılandı
Aradan geçen 7 ay içinde, AKP ABD’nin Kürt Açılımı’nı aşama aşama uyguladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Erbil ziyaretiyle, açılımın Kürdistan’ı resmi olarak tanıma aşaması da tamamlanmış oldu!
Davutoğlu Kürdistan, Irak ve Türkiye bayraklarıyla karşılandığı Erbil ziyaretini “tarihi dönüm noktası” olarak tanımladı!
Davutoğlu temaslarında öncelikle Başbakan Erdoğan’ın müjdesini verdiği Erbil Başkonsolosluğu’nun açılacağını bir kez daha teyid etti. Böylece AKP, bölge yönetimiyle ilişkilere uluslararası resmiyet katmış oldu.
Davutoğlu’nun ziyareti Açılıma destek veren yazarlar tarafından “Açılım sürüyor, Ankara Kürdistan’ı tanıyor…”, “Kürdistan’da ilk Türk Dışişleri Bakanı” başlıklı yazılarla yorumlandı.
Davutoğlu: “PKK olmasa, sınıra bile gerek yok”
Davutoğlu’nun Mesut Barzani’yle görüşmesinde dile getirdikleri ise Kürdistan’ı resmi olarak tanıma aşamasının tamamlandığını, artık himaye etme aşamasına geçildiğinin ipuçlarını veriyordu.
Davutoğlu’nun Mesut Barzani’ye söylediği, “PKK olmasa, sınıra bile gerek yok” ve “Ortadoğu’yu birlikte tekrar inşa edeceğiz” sözleri, ABD’nin 20 yıllık “Türkiye himayesinde Kürdistan” planının Ankara tarafından kabul edildiğinin açık işareti oldu.
Barzani’nin Davutoğlu’na ifade ettiği “bölgenin geleceği için Türkiye’nin rolü çok önemli” ve “Kürdistan bölgesi Irak için bir köprü rolü oynuyor”, “Açılıma tam destek veriyoruz” sözleri de, bölgenin Ankara’nın garantörlüğüne teşekkürü anlamına geliyor.
Davutoğlu’nun Erbil ziyaretine bir de Basra ziyareti eklenmesi ise Ankara’nın “Bağdat’ı direkt rahatsız etmeme” anlayışının bir sonucuydu.
Ankara, Erbil’e garantör oldu
Bölge ABD planları açısından hayati öneme sahip. Balkanlar – Ortadoğu – Kafkaslar – Orta Asya jeostratejik hattını sağlamlaştırmak isteyen Washington için Irak’ın kuzeyi olmazsa olmaz niteliğinde. ABD’nin bu stratejik hat düzlemindeki üslerinin koordinasyon merkezi de bölgede inşaa ettiği devasa üstür.
ABD’nin 2010’da Irak’tan çekilecek olması, aktörlere, tüm bu aşamaları 2009’a sığdırma zorunluluğu doğurdu. Cumhurbaşkanı Gül’ün 2009’u tarihi fırsat yılı ilan etmesi bu zorunluluğun en somut ifadesiydi.
ABD çekildikten sonra, bölgenin garantör bir devlet tarafında himaye edilmesi gerekiyor. Bu garantörlüğü siyasi, askeri ve ekonomik gücü dolayısıyla bölgede yerine getirecek sadece iki devlet var: Türkiye ve İran.
İran’ın ABD planlarına –en azından bu aşamada- taşeron olmayacağı çok açık. Türkiye ise, bir zamanlar kırmızı çizgi ilan ettiği, savaş nedeni sayacağı bir sonucu, AKP ile 7 yılda adım adım hazmeder hale geldi.
20 yıldır ABD’nin kukla devleti himaye planına direnen Türk devleti, AKP ile çözüldü ve Ankara Kürdistan’a garantör olmayı kabul etti!
PKK tasfiye edilmiyor, yeniden yapılandırılıyor
Bu arada planın içinde “tasfiye edilecek” söylemiyle Türk kamuoyunun biçimlenmesinde araç olarak kullanılan PKK da, sürece uygun olarak “yeniden yapılandırılmaya” başlandı. PKK liderlerinin “tamamen dağdan inmeyeceğiz” açıklamalarının, özellikle yandaş basın tarafından Türk kamuoyundan gizlenmesi dikkat çekici.
Bu durumda, AKP’nin TSK için çıkardığı tezkere ne anlama geliyor?
Çok açık ki, tezkere, gerektiğinde Kürdistan’ı korumak için kullanılacak. ABD’nin AKP eliyle TSK’ya uygulatmak istediği, Kürdistan’ı Araplara ve İran’a karşı korumaktır!
Ergenekon soruşturması da, belge-kağıt parçalarıyla yapılan tertipler de, aslında TSK’yı bu planlara ikna etmek içindir!
Mehmet Ali Güller
31 Ekim 2009
31 Ekim 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder