20 Nisan 2010 Salı

AKP-ÖCALAN MÜZAKERESİ

Amberin Zaman’ın Habertürk Gazetesi için Murat Karayılan’la yaptığı söyleşi büyük yankı uyandırdı. Karayılan’ın “Geçen yıl Şubat ayında bir hükümet üyesi Öcalan’a gitti ve açılımı konuştu” sözleri TBMM’de soru önergesi de oldu. CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün Başbakan Erdoğan’dan yanıtını istediği soru çok net: “Öcalan’la görüşen bakan kim?”
AKP ile Abdullah Öcalan’ın müzakere etmesinde aslında şaşıracak bir şey yok. “Kürt Açılımı” ABD kaynaklı olduğuna göre, Washington’un AKP ile Öcalan’ı müzakereye oturtması meselenin doğal sonucu zaten… Ki bu müzakere salt “geçen yıl Şubat ayı” ile de sınırlı değil!
AKP’nin Apo’yla ilk pazarlık itirafı
Hükümetin AKP ile ilk pazarlık itirafı, “birinci barış grubunun” Türkiye’ye girişi sırasında olmuştu. Anımsayalım:
15 Ekim 2009 tarihli ANF haberine göre, “Öcalan ‘demokratik açılım’ sürecinin tıkandığını görmüş ve tıkanıklığın, ‘barış grubu’nun Türkiye’ye gönderilmesiyle aşılacağını” savunmuştu! 19 Ekim günü Öcalan’ın çağırdığı iki grup Silopi’den Türkiye’ye giriş yapmıştı ve törenlerle karşılanmıştı. Pazarlıklarla kurulan Habur çadır mahkemelerinde tiyatro oynanmıştı.
Dahası Başbakan Erdoğan görüntüleri “umut verici bulduğunu” açıklamıştı. Ertesi gün, yani 20 Ekim 2009 tarihinde kamuoyunu bilgilendiren Açılım Koordinatörü Beşir Atalay, “eve dönüşün, demokratik açılım sürecinin bir safhası, planın bir parçası” olduğunu açıklamıştı! Yani “Sadece Öcalan çağırdı diye geldiği sanılan birinci barış grubu”nun gelişi aynı zamanda “hükümetin açılım sürecinin de bir safhası, planının bir parçasıymış!”
Yeri gelmişken Açılım Koordinatörü ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün de 17 Ekim günü gizlice görüştüğünün ve 19 Ekim’de yapılacak girişleri organize ettiklerinin daha sonra basına yansıdığını da anımsatalım. (Milliyet, 21.10.2009)
Çandar: Meseleyi iki Abdullah Çözer
Öte yandan hükümetin akıl hocalarından Cengiz Çandar, Beşir Atalay’ın bu itirafından bir ay önce AKP’nin “Kandil ve İmralı’yla görüştüğünü” zaten pervasızca ilan etmişti. (Sanem Altan Röportajı, Vatan, 26 Eylül 2009) Zaten Çandar, meseleyi en başından itibaren “iki Abdullah’ın çözeceğini savunuyordu. (Cengiz Çandar, ‘Çankaya’daki Abdullah-İmralı’daki Abdullah-Kürt sorununda iyi şeyler olacak’ başlıklı makale, Referans Gazetesi, 15 Mart 2009)
İktidar Sabri Ok ile Sabri Ok da Apo ile görüştü
Keza Taraf Gazetesi’nden Yıldıray Oğur da, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı bir analize dayanarak, 2006 yılından beri PKK’nın Avrupa sorumlusu Sabri Ok ile görüşüldüğünü açıklamıştı. Bir de Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu’nun açıkladığı “Sabri Ok, Abdullah Öcalan ile telefon görüşmesi yaptı” bilgisini eklersek ortaya en somutundan pazarlık görüntüsü çıkıyor. Yani hükümet adına birileri Sabri Ok ile Sabri Ok da Abdullah Öcalan’la görüşmüştü!
Avukatları aracılığıyla gündem belirleyen! Abdullah Öcalan’ın Gül ve Erdoğan’a “korkmayın” çağrısı yapmasının ya da “AKP benim söylediklerimi alıp uyguluyor” demesinin anlamı belki de bu üçlü trafikte gizli! (ANF, 19 Haziran 2009 ve ANF, 16 Ekim 2009)
CHP’nin sorusuna yanıtı belki de Cumhurbaşkanı Gül vermelidir. Çünkü “Kürt Açılımı”nın başlangıcı sayılan Gül’ün “2009’da çok güzel şeyler olacak” sözleri, tarihi olarak, AKP’li bir bakanın Öcalan’la görüştüğü iddia edilen 2009 Şubat’ının hemen sonrasına denk geliyor!
MİT Müsteşarı Taner’in Kürt Açılımı’ndaki Rolü
Yeri gelmişken ve “Kürt Açılımı” adına yapılan görüşmeleri anımsarken, görev süresi bir kez daha dolan ve artık yerine Hakan Fidan’ın atandığı MİT Müsteşarı Emre Taner’in hükümet adına yürüttüğü temasları da anımsayalım. Bu temasların yoğunluğu ve tarihsel sırası, Taner’in görev süresinin AKP tarafından tam dört kez neden uzatıldığını da açıklayacaktır.
Şenkal Atasagun’un emekliye ayrılmasının ardından 15 Haziran 2005 tarihinde MİT Müsteşarlığı görevine getirilen Emre Taner, 8 Ağustos 2005 tarihinde Bakanlar Kurulu’na 5 saat verdiği Kürt Meselesi Brifingi ile ABD planının ve 2009’daki önemli gelişmelerin sinyalini vermişti. Taner bu brifingin ardından, 20 Ekim 2005 tarihinde Irak’ın kuzeyinde Barzani ile görüştü. Ki Diyarbakır doğumlu olan ve yıllarca Diyarbakır ile çevresinde görev yapan Taner, Barzani ailesine uzak değildi. Bu görüşmeden tam 30 yıl öncesinden beri Barzani ailesiyle tanışık olan Emre Taner’in ayrıca yakın çevresine, “ben Kürt meselesini Musa Anter’den öğrendim” dediği de kamuoyuna yansımıştı.
Barzani’den Taner’e: “Türkiye, K. Irak’taki oluşumu tanımalı”
Taner’in Barzani ile bu görüşmesiyle ilgili yalanlanmayan önemli iddialar gündeme gelmişti. Barzani’nin Taner üzerinden Türkiye’den talepleri şunlardı: “Türkiye, Kuzey Irak’taki oluşumu tanımalı; Kuzey Irak ve Türkiye’deki Kürtlere çifte vatandaşlık vermeli; ekonomik ilişkileri geliştirmeli, kurulacak askeri okullarda Türk uzmanlar görev yapmalı…”
İddialara göre MİT Müsteşarı Emre Taner, hiçbir talebe hayır demedi. Taner, talepler karşılığında PKK’ya karşı birlikte mücadele önerdi.
Bu görüşmeden kısa bir süre sonra ABD’ye giden Barzani, Washington tarafından “Başkan” sıfatıyla karşılandı!
Taner: “Türkiye artık savunma pozisyonuyla yetinemez”
Öte yandan Abdullah Gül’ün “güzel şeyler olacak” açıklamasını, Kuzey Irak’la İmralı arasında mekik dokuyan Emre Taner’in raporunu okuduktan sonra yaptığı da kamuoyuna yansıdı. Ayrıca, MGK’nin açılıma destek verdiği toplantıda da Emre Taner oldukça geniş bir sunum yaptı. Bu arada Taner henüz müsteşar yardımcısıyken de İmralı’da Öcalan ile yaptığı görüşmeyle gündeme gelmişti. Avukatları Öcalan’ın bu görüşmeyle ilgili şöyle söylediğini basına açıklamıştı: “Taner’i tanımıyordum. Çok olgun biriydi, şaşırdım. ‘Biz bu sorunu KDP, YNK ve Amerika ile değil, sizinle çözelim’ dedi”.
Öyle ki Taner, bu yeni dönemi, MİT’in 80. kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada “Türkiye artık savunma pozisyonuyla yetinemez” sözleriyle açıklıyordu!
Başbakan Erdoğan: ‘Açılımı kararlılıkla sürdürüyoruz’
ABD’nin “Kürt Açılımı” gereği yapılan görüşmeler, pazarlıklar tarih önünde mutlaka bir gün tüm detaylarıyla ortaya çıkacaktır nasılsa… Biz açılımın son durumuna bir bakalım:
Başbakan Erdoğan “Kürt Açılımı” buluşmalarının sonuncusunu edebiyatçılarla (!) yaptı. O görüşmelerden öğreniyoruz ki “geri adım” ve “rehavet” gibi değerlendirmelere Başbakan Erdoğan net yanıt vermiş: “Asla. Demokratik açılımda ne bir rehavet söz konusu, ne de geri adım. Çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz”. (Mehmet Metiner, Star Gazetesi, 19 Nisan 2010)
Kararlılıkla çalışan Başbakan, yeni aşamayı da edebiyatçılarla paylaşmış: Açılımın önünde bariyer olan hukukun değiştirilmesi!
3 aşamalı ABD-Gül Planı yürürlükte
Ne demiştik yaklaşık bir yıl önce:
“Obama’nın ziyareti sırasında, ‘3 aşamalı bir plan’ anlaşması yapıldı:
1.. Aşama: ‘Kürt sorununun çözümü konusunda şuana kadar yapılanlar Anayasa’ya konulacak, kültürel alanda henüz yapılamayanlar yapılacak ve ‘vatandaşlık’ tanımı konusunda gerekli değişiklikler yapılacak’.
2.. Aşama: ‘Türkiye, Kürdistan Bölgesi hükümetini tanıyacak’.
3.. Aşama: ‘PKK’nin dağlardan inmesi, etkili ve kabul edilir bir af ile silahların atılması sağlanacak’. (Mehmet Ali Güller, 3 Aşamalı ABD-Gül Planı, Teori Dergisi, Temmuz 2009)
Aşamalar sıra sıra uygulandı, uygulanıyor. Konuyla ilgili eski yazılarımız Odatv arşivlerinden bulunup, anımsanabilir.
Aşamaların en kötüsünün, yaratılmak istenilen Türk-Kürt boğazlaşması olacağına dikkat çekerek bitirelim: “Yumruklar” işte bu aşamanın ilk hamleleri…

Mehmet Ali Güller
20 Nisan 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder